Şehname(Şah name) klasik İran edebiyatının
hem oylum hem sanatsal değeri bakımından en büyük yapıtlarından.
940-1020 yıllarında yaşamış Firdevsi’nin
60.000 beyitten oluşan baş yapıtı.
Bu kadar beyit 120.000 dize demek. Dile
kolay!
Alışılmış ölçülerde yüzlerce şiir kitabı eder.
Bu oylumda “lirik” şiir olabilir mi?
Dünya edebiyatında örnekleri olsa da(aklıma
örneğin A.Pope, W.Hugo gibi şairler geliyor) kolay iş değil.
Çağdaş dünya edebiyatından Neruda’nın “Genel
Şarkı”sı büyük oylumlu lirik şiirin belki de tek örneği…
Homeros’un destanlarından diyelim ki Nâzım
Hikmet’in “İnsan Manzaraları”na, bu kapsamda çalışmalar genellikle
“epik”(anlatısal) özelliğe sahiptir.
Kuşkusuz, yer yer lirik parçalarla birlikte…
*** *** ***
Şehname epik bir yapıt, şiirin biçime
ilişkin(ölçü, uyak) öğeleriyle kurgulanmış bir anlatı.
Birkaç yıl önce Necati Lugal
çevirisinden(MEB Yayınları) okurken notlar almıştım.
15,16,17. yüzyıllarda olmak üzere dilimize
birkaç kez çevrilmiş…
Başkaca çevirileri de olabilir, fakat şu
anda ulaşabildiğim kaynaktan bu kadarını öğrenebildim.
Aynı kaynaktan, Osmanlı döneminde bazı
şairlerin Şehname’yi manzum olarak da Türkçeye aktardıkları söyleniyorsa da,
hangisi ya da hangileridir bilmiyorum.
Manzum olarak yazılmış bir epik(ki
genellikle öyledir) bir başka dile de manzum olarak çevrilmelidir.
Doğu ve Batı klasik epiğinden Rusça’ya
çevirilerden görüp edindiklerimin hepsi manzum çevirilerdir..
Bizde ise bu anlayış pek yok.
Sözünü ettiğim Şehname çevirisi de düz
öykü olarak aktarılmış.
Elbette büyük bir çaba.
Ama gönül onu şiirsel bir anlatı olarak
okumak istiyor.
(Örneğin Mevlana’nın Divan’ının da şiirsel
çevirisine sanıyorum ki sahip değiliz.)
*** *** ***
Şehname’yi okurken onunla
Vergilius’un(ondan bin yıl kadar önce yazılmış) Aeneis’,i arasında benzerlikler
görmüşüm…
Vergilius’un destanını Türkân Uzel
çevirisinden büyük tat alarak okumuştum.
Notlarımda, Firdevsi’nin yapıtında doğa
betimlerinin Vergilius’a göre zayıf
olduğuna ilişkin gözlemimin yanı sıra, Şehname’nin de genellikle düz anlatımına
karşın metaforlu bir dilden yoksun
olmadığını belirterek bazı örnekler sıralamışım: “canından el yuğmak”, “zamanın
içinde saklanan bir sır vardı”, “önünde ateş bile siner..” vb…
Özdeyiş değerinde bir sözün de altını
bir kez daha çizelim:
“Tembellik insanı esir eder…”
*** *** ***
“Şehname”yi baştan sona okumadım. Ya heves
etmedim, ya araya başka okumalar girdi, bunu şimdi anımsayamıyorum.
Fakat okuduğum kadarıyla, yaşamın
geçiciliğini vurgulayan karamsar bir metin olduğuna ilişkin bir notum ve bir alıntı var:
“Ey dünya! Sen baştanbaşa ıstırapla
dolusun, saadetten yana bomboşsun; hiçbir akıllı kimse sende mesut olamamıştır”(s.279)
Buna karşılık, dünya yaşamına(ömre) ilişkin karamsar tonuna karşın, Firdevsi’nin yapıtı
hiçbir kötülüğün(zulmün) cezasız kalmayacağına ilişkin inancıyla da iyimserdir…
Yazımızı, büyük şairin, günümüze de
mesaj değeri taşıyan sözleriyle tamamlayalım:
“Nihayet, zulmün de bir ortası, bir sonu,
bir sınırı ve bir sebebi olur…(…) Bana ettiğin zulümlerin hesabını beraberce
yapsak da âleme göstersek herkes şaşar kalır.” (s.126)
Edebiyatımız, büyük Doğu(ve kuşkusuz
Batı) klasiklerinin dilimize şiirsel çevirilerini bekliyor…
Ataol Behramoğlu/Pazar Söyleşileri/040813
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.