4 Ağustos 2013 Pazar

ŞEHNAME ÜZERİNE NOTLAR



  Şehname(Şah name) klasik İran edebiyatının hem oylum hem sanatsal değeri bakımından  en büyük yapıtlarından.
  940-1020 yıllarında yaşamış Firdevsi’nin 60.000 beyitten oluşan baş yapıtı.
  Bu kadar beyit 120.000 dize demek. Dile kolay!
   Alışılmış ölçülerde  yüzlerce şiir kitabı eder.
   Bu oylumda “lirik” şiir olabilir mi?
  Dünya edebiyatında örnekleri olsa da(aklıma örneğin A.Pope, W.Hugo gibi şairler geliyor) kolay iş değil.
   Çağdaş dünya edebiyatından Neruda’nın “Genel Şarkı”sı büyük oylumlu lirik şiirin belki de tek örneği…
     Homeros’un destanlarından diyelim ki Nâzım Hikmet’in “İnsan Manzaraları”na, bu kapsamda çalışmalar genellikle “epik”(anlatısal) özelliğe sahiptir.
     Kuşkusuz, yer yer lirik parçalarla birlikte…

       ***                                     ***                       ***

 Şehname epik bir yapıt, şiirin biçime ilişkin(ölçü, uyak) öğeleriyle kurgulanmış bir anlatı.
    Birkaç yıl önce Necati Lugal çevirisinden(MEB Yayınları) okurken notlar almıştım.
    15,16,17. yüzyıllarda olmak üzere dilimize birkaç kez çevrilmiş…
    Başkaca çevirileri de olabilir, fakat şu anda ulaşabildiğim kaynaktan bu kadarını öğrenebildim.
    Aynı kaynaktan, Osmanlı döneminde bazı şairlerin Şehname’yi manzum olarak da Türkçeye aktardıkları söyleniyorsa da, hangisi ya da hangileridir bilmiyorum.
     Manzum olarak yazılmış bir epik(ki genellikle öyledir) bir başka dile de manzum olarak çevrilmelidir.
      Doğu ve Batı klasik epiğinden Rusça’ya çevirilerden görüp edindiklerimin hepsi manzum çevirilerdir..
     Bizde ise bu anlayış pek yok.
     Sözünü ettiğim Şehname çevirisi de düz öykü olarak aktarılmış.
     Elbette büyük bir çaba.
     Ama gönül onu şiirsel bir anlatı olarak okumak istiyor.
 
  (Örneğin Mevlana’nın Divan’ının da şiirsel çevirisine  sanıyorum ki sahip değiliz.)

         ***                                 ***                             ***
Şehname’yi okurken onunla Vergilius’un(ondan bin yıl kadar önce yazılmış) Aeneis’,i arasında benzerlikler görmüşüm…
   Vergilius’un destanını Türkân Uzel çevirisinden büyük tat alarak okumuştum.
    Notlarımda, Firdevsi’nin yapıtında doğa betimlerinin Vergilius’a göre  zayıf olduğuna ilişkin gözlemimin yanı sıra, Şehname’nin de genellikle düz anlatımına karşın metaforlu bir dilden  yoksun olmadığını belirterek bazı örnekler sıralamışım: “canından el yuğmak”, “zamanın içinde saklanan bir sır vardı”, “önünde ateş bile siner..” vb…
        Özdeyiş değerinde bir sözün de altını bir kez daha çizelim:
         “Tembellik insanı esir eder…”

       
                           ***                               ***                      ***

   “Şehname”yi baştan sona okumadım. Ya heves etmedim, ya araya başka okumalar girdi, bunu şimdi anımsayamıyorum.
     Fakat okuduğum kadarıyla, yaşamın geçiciliğini vurgulayan karamsar bir metin olduğuna ilişkin bir notum  ve bir alıntı var:
     “Ey dünya! Sen baştanbaşa ıstırapla dolusun, saadetten yana bomboşsun; hiçbir akıllı kimse sende  mesut olamamıştır”(s.279)
      Buna karşılık,  dünya yaşamına(ömre) ilişkin  karamsar tonuna karşın, Firdevsi’nin yapıtı hiçbir kötülüğün(zulmün) cezasız kalmayacağına ilişkin inancıyla da iyimserdir…
       Yazımızı, büyük şairin, günümüze de mesaj değeri taşıyan sözleriyle tamamlayalım:
      “Nihayet, zulmün de bir ortası, bir sonu, bir sınırı ve bir sebebi olur…(…) Bana ettiğin zulümlerin hesabını beraberce yapsak da âleme göstersek herkes şaşar kalır.” (s.126)
      Edebiyatımız, büyük Doğu(ve kuşkusuz Batı) klasiklerinin dilimize şiirsel çevirilerini bekliyor…



Ataol Behramoğlu/Pazar Söyleşileri/040813

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.