(Aydınlık gazetesinin hükümet seçeneği konulu
soruşturmasına yanıt)
Ataol Behramoğlu
AKP iktidarı
hangi güçle yıkılabilir?
Soruyu yanıtlamak için bu iktidarın neyi
temsil ettiğini görelim:
1)Ortadoğu’da, , daha
genelinde Avrasya’da ABD emperyalizminin, belli ölçüde Batılı
emperyalistlerin(finans kapitalin) çıkarları.
2)Ülke içinde ve yine yakın coğrafyada
Cumhuriyet devrimi düşmanı, kökten dinci çevrelerin çıkarları,
beklentileri,hayalleri…
Bu
saptama doğruysa, bu iktidarı yıkacak gücün kimliği de belli olacaktır.
Bu güç, aemperyalizm ve soyguncu finans kapital karşıtı, ulusalcı,
laik çevrelerin güç birliğidir.
Bu güç birliğine, bir zamanlar
kullandığımız deyimle, komprador(üretmeden tüketen, emperyalizmin ülke içinde
taşeronluğunu yapan) burjuvazi dışında bütün toplumsal sınıf ve tabakalar, işçi
sınıfı, köylülük, esnaf, asker ve sivil orta tabaka aydınları ve varlığını
Cumhuriyete borçlu ulusalcı sanayi burjuvazisi dahildir...
Bu savaşımda emperyalizm ve gericilik
karşıtı bütün küresel güçlerle de karşılıklı dayanışma içinde olmak gerekir.
Hükümet seçeneği nasıl ve hangi partilerin
katılımıyla oluşturulur?
Kuşkusuz ki öncelikle Cumhuriyet Halk
Partisi…
Yanısıra, son bir kaç yılda gözle görülür,
büyük bir atılım gerçekleştiren İşçi Partisi.
Birliğin getireceği sinerji anlamında
TKP, ÖDP ve ayrıca sol birlik adayları.
Bölünmesi kaçınılmaz olan MHP’nin
yurtsever unsurları.
Partileşmesi kaçınılmaz olan merkez
sağın laik, yurtsever unsurları.
Değişmesi kaçınılmaz olan BDP’nin laik,
gerçekçi, anti emperyalist,ülke bütünlüğünden yana unsurları…
-İktidar seçeneğini
oluşturacak yol ve yöntemler nelerdir?
Yukarıda özetlenen birlik modelinin hiç
değilse bir bölümünün gerçekleşmesi
yönünde son günlerde bazı adımlar atılır gibi oldu.
İşçi Partisi ciddi çaba içinde görünüyor.
CHP de görebildiğim kadarıyla birlikte
hareket çağrılarına kulaklarını tıkamış değil…
Bu konuda, büyük ve köklü gelenekleri
olan CHP’ye önemli ödevler, gerektiğinde ülke çıkarı için parti çıkarlarından
özveride bulunmak düşüyor.
Yerel seçimlerde gerçekleştirilecek
birlik çok önemli.
CHP ve MHP seçmeni parti genel merkezleri
istese bile büyük kentlerde başka parti adaylarına oy vermez.
Orta büyüklükteki ve daha küçük ölçekteki
kent ve yerleşim yerlerinde ise durum
farklıdır.
Buralarda AKP dışındaki herhangi bir
partinin, o kent ya da yörede tanınan, sevilen adayı ya da AKP karşıtı bağımsız bir aday için, yukarıda
adı geçen partiler ortak oy
kullanılmalıdır.
Yerel seçimlerde böylece kazanılması
kesin olan başarı, Cumhurbaşkanlığı seçimine ve genel seçimlere örnek oluşturacak, AKP moral olarak da
çökertilip bozguna uğratılacak, kaçınılmaz parçalanması hızlanacaktır…
Öncelikle CHP bu alanda kamuoyu
araştırmaları yapmalı, söz konusu partilerin yönetim kadroları ve tabanlarıyla
gerçekçi ve samimi görüşmelerde bulunmalı ve bunların yapılması için bir an
bile yitirmemelidir.
CHP kendi içindeki ulusalcı-ulusalcı
olmayan çatışmasına da son vermelidir.
Önemli olan, başta gelen, elbette
ulusun çıkarlarıdır.
Bu konudaki
çatışmayı, ayrımlaşmayı, kavram yarıştırmayı ne halk ne CHP seçmeni
anlayabiliyor ve anlaması da mümkün değil…
-Önümüzde hangi
zorluklar duruyor ve bunlar nasıl aşılacak?
Yanıtlanması
en çetin soru belki bu.. Yine de deneyeyim…
AKP karşıtı güç birliğinin temel
çekirdeğini, odağını sol-sosyal demokrat güçlerin birlikteliği oluşturacağına
göre, bu birliktelik halka umut verici, büyük ve ortak etkinlikler
düzenlemelidir.
Sanatın diliyle söyleyecek olursam,
halkın kalbini kazanmak gerekir.
Halkın kalbini kazanamayan bir hareketin iktidar
kazanma şansı yoktur.
Bunun için ortak bir dil ve buna koşut
olarak da ortak örgütlenme modelleri oluşturmak gerekir….
Alışkanlıklardan kurtulmak genellikle
sanıldığından daha çetindir ve bu zorluğu aşmak
gerekir…
AKP’nin oy deposu olan çevrelerde,
köylerde, mahallelerde, esnaf arasında, varoşlarda, halk insanlarıyla sıcak, samimi, yapıcı,
uyarıcı, bilgilendirici, örgütleyici görüşmeler yapılmalıdır…
Genellikle sanıldığı kadar güçlü bir
parti değildir AKP. Paramparça olup geride
iz bile bırakmaksızın silinip gidecek olan « konjonktürel »(geçici
koşulların ürünü) bir çıkar birliğidir. Zorluk onun yıkılmasında değil, onu
yıkacak güçlerin anlayış, yöntem,
bilinç, cesaret ve kararlılık eksikliğinin aşılmasıdır… Bu anlamda geçen yılın
19 Mayıs’ından 29 Ekim ve 10 Kasım büyük
kitlesel hareketlere , Silivri’de halkın faşist kuşatmayı parçalayışı ve
Taksim-Gezi’de zirveye ulaşan demokratik, insancıl, cesur başkaldırılar, iktidar seçeneğini oluşturacak
yol ve yöntemlerin kuşkusuz en etkileyicisini örneklemektedir…
-Yeni hükümet hangi programı uygulamalıdır?
Özetle söyleyecek olursam, AKP’nin
soyguncu, rantçı, yağmacı girişimleri
derhal durdurulmalı; ülkenin yakılıp yıkılmasına, parçalanıp satılmasına son
verilmeli, sorumlular cezalandırılmalı, zararlar ödetilmelidir.
Eğitim sistemi Cumhuriyet devrimlerinin
temelini oluşturan öğretim birliği ilkesine göre yeniden yapılandırılmalı,
hukuk ve adalet sistemine bağımsız, özerk kimliği yeniden kazandırılmalıdır.
Siyasi parti ve seçim sistemi kural ve
yasaları değiştirilip demokrasi ilkeleriyle uygunlaştırılmalıdır.
AKP yönetiminin açtığı yaraların
sarılması için, eğer hâlâ adil biçimde
sonuçlandırılmamışsa Ergenekon, Balyoz, KCK . benzeri antidemokratik,
faşizan davaların adil
biçimde sonuçlanması için gereken yasal düzenlemeler her ne ise acilen
yapılmalı, özellikle bu alanda hukuk ve adalet adına suç işleyenler
cezalandırılmanın yanı sıra kamu önünde savaş suçluları gibi teşhir
edilmelidir.
Eline silah almamış tek bir kişi bile
herhangi bir siyasal nedenle cezaevinde tutulmamalı, bu alandaki yasalar hızla
demokratikleştirilmeli, F Tipi cezaevi denilen cellathaneler derhal
kaldırılmalıdır.
Küçük ve orta ölçekli esnafı AVM’lere karşı koruyacak yasa ve
uygulamalar yapılmalı; tarım yeniden canlandırılmalı, işçi sınıfı ve yoksulluk
sı nırındaki orta tabakaları koruyacak yasalar çıkarılmalı, rantçı ve soyguncu
yerli ve yabancı finans kapitale karşı üretici sanayi korunup desteklenmelidir…
Bu ülkede yaşayan bütün etnik
toplulukların ortak yurttaşlık ve kültür
birliğini temellendirecek , güçlendirecek yasalar ve etkinlikler gerçekleştirmeli;
ülkede bu dönemde toplumun bütün kesimleri arasında en ağır biçimde bozulan
kardeşlik ve birlik duygularını yeniden canlandırıp yükseltecek adımlar atılmalıdır.
Ve son olarak da, bir şair ve kültür
insanı olarak söyleyeyim, eğitime ayrılan bütçe çağdaş dünya ölçülerine
yükseltilirken Kültür Bakanlığı bütçesi en az birkaç katına çıkarılmalı, kamusal sanat kurumları yeniden özerk
kimliklerine kavuşturularak AKP’nin bu
alanda da açtığı yaralar sarılmalıdır…
Aklıma ilk elde bunlar geliyor…
Sorularınız için teşekkür ederim…
19.08.2013
(yayın tarihi
20.08.2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.