Bilimsel sosyalist ideolojinin başlıca temellerinden
biri diyalektik düşünme yöntemidir.
Bu yöntem de öncelikle irdeleyici akıl
demektir.
İrdeleyici akıl, herhangi bir sorunu bütün yönleriyle, içerebileceği tüm
olasılıklarla ele alır.
Özdeyişsel, yüzeysel değil, açıklayıcıdır.
Suçlayıcı değil, saptayıcıdır.
Duygusal değil, adı üstünde,akılcıdır.
Son günlerde, açılım adı verilen
süreçlerde, bütün bunların tam tersi yaşanıyor.
Kürt sorunu denilen sorunun çözümü konusunda kuşkuların mı var? Demek ki
barışa karşısın.
Analar ağlamasın deyişini fazlaca
duygusal, daha doğrusu duygu sömürücüsü, yüzeysel ve içeriksiz mi buluyorsun?
Demek ki sen anaların ağlamasını, artarda tabutlar gelmesini istiyorsun vb…
Bu türden suçlama ve yakıştırmalar,
sıradan bir akla bile aykırı,
şaşırtıcı bir bilinçsizlik ve
düzeysizlikle tekrarlanıp
duruyor.
Bunu, kendi amaçları doğrultusunda, kasıtlı olarak yapan iktidar
çevreleri ve yardakçıları için bu söylediklerimiz hafif kalır.
*** *** ***
Kürt sorunu nedir?
Kürtler ayrı bir devlet mi kurmak istiyor?
Türkiye federasyonlara mı ayrılacak?
Dedikodular, söylentiler, tahminler
birbirine karışıyor ve zaten karışık olan akılları büsbütün karıştırıyor.
Bir yanda analar ağlamasıncılar.
Yanı sıra, verelim gitsinciler
Şaşırmış,
kafası karışmış, sonuçta da belki düşünmemeyi yeğleyen,kurtuluşu tepkisizlikte
bulan bir toplum.
Bu tabloyu büyük olasılıkla ellerini
ovuşturarak izleyen emperyalist güçler.
*** *** ***
Bugünkü siyasal iktidar neden barış istesin?
Mayasında savaşçılık, tekçilik, dogmatizm
olan bir dünya görüşünün barışçılığına nasıl inanılır?
Kürt sorunu ne oranda etnik, ne oranda
ekonomik, ne oranda yapay bir sorundur?
Bilim, etnik kavimleşmeden ulusal devlete geçişin bir üst aşama olduğunu söylüyor.
Türkiye’de büyük çoğunluğuyla yoksul,
yine büyük çoğunlukla
kendilerinden
farklı etnik kökenlerden insanların yaşadığı bölgelerde, büyük şehirlerde,
onlarla kaynaşık olarak yaşayan Kürt kökenli ahali, böyle bir aşamaya mı ulaştı?
Kürtler, ayrı bir devlet,ayrı bir federasyon
içinde yaşamayı mı, yoksa Türkiye’nin her hangi bir yerinde, özellikle de ekonomik bakımdan daha zengin bölgelerde yaşayıp
iş güç sahibi olmayı,çocuklarına iyi bir gelecek sağlamayı mı yeğliyor?
Bir
seçim yapma ikilemiyle karşılaşsalar, hangisini yeğlerler?
Bir parçası olduğumuz coğrafyada, farklı
ulus devletler kapsamındaki Kürt unsurların bir araya getirilerek bir Kürt
devleti kurulması tasarımı, ırkçı bir tasarım değil midir?
Bunun bir zamanların PanTürkizm’inden ne
farkı var?
Yine son zamanlarda dile getirilen İslam
şemsiyesi kavramı, solcu,laik Kürtleri tedirgin etmiyor mu?
Bütün bu oluşumların,oldu bittilerin
gerisinde emperyalist bir elin, emperyalist çıkarların olabileceği akıllara
gelmiyor mu?
**** *** ***
Bizler, bu gibi soruları soranlar,
emperyalist kan dökücülük Irak’ı mezbahaya çevirmekteyken kararlılıkla karşı çıkmıştık.
Bugün
de , Suriye halkına yaşatılmakta olanlardan acı duyuyoruz.
Günümüz siyasal iktidarının, geçen yüzyıl
başında İttihatçıların ülkeyi savaşa
sürüklemesi gibi, ülkemizi Suriye ve İran’a karşı bir savaş cehennemine
sürükleyebilecek olmasının kaygısını, tedirginliğini yaşıyoruz.
Duygu sömürücüsü savsözlerin, demagojik
çığırtkanlıkların gerisinde, emperyalizmin kirli hesaplarının gizlenmesinden,
bu gün önlendi denilen kan dökücülüğün beş beterine sürüklenme olasılığından
korkuyor, kuşku duyuyoruz
Analar, babalar, kardeşler ağlamasın.
Gazete sayfaları, TV ekranları tabut görüntüleriyle dolup taşmasın.
Fakat bunun bedeli, bütün bir ülkenin
ağlaması, Türkiye Cumhuriyetinin cenazesinin kaldırılması olmamalıdır.
Çözülmekte olan Kürt sorunu mu; yoksa hangi etnik aidiyetten
olursak olalım hepimizin varlığımızı, kimliğimizi, uygar yurttaşlar olma
onurumuzu borçlu olduğumuz, laik, çağdaş ulus devletimiz, Türkiye Cumhuriyeti
mi?
Üzerinde ısrarla düşünmemiz gereken yaşamsal
sorun budur.
Ataol Behramoğlu/Cumartesi
Yazıları/270413