17 Ağustos 2013 Cumartesi

AİLE İÇİ ŞİDDET



         10 Ağustos tarihli Cumhuriyet’te Meltem Yılmaz arkadaşımızın Amerikalı psikolog ve “aile içi şiddet uzmanı” Dr.Brian Jory ile kısa fakat ilginç bir söyleşisi yayınlandı.
     Aile içi şiddet , belki daha doğru bir deyişle ve genellikle  ailenin erkek bireylerinin eşlerine, kızlarına, annelerine, kız kardeşlerine, başkaca kadın, kız, çocuk yakınlarına uyguladıkları şiddet,  ne yazık ki en güncel konularımızdan…
          Amerikalı uzman bu konunun  hangi dalında daha çok uzmanlaşmıştır, bilmiyorum.
      Fakat bir konferans vermek için geldiği ülkemizde özellikle kadına uygulanan aile içi şiddeti üzerinde durması  anlaşılır bir şey…
       Nitekim sözünü ettiğim söyleşi  “Kadınlar çaresiz ve yapayalnız” başlığını taşıyor…

          ***                                   ***                            ***
       İnternet üzerinden, Dr.Jory’nin, “Sevmek şiddete dönüştüğünde sevmeyi öğrenmek” başlıklı bir yapıtı olduğunu öğrendim.  Sanırım konferans dizilerini de böyle bir başlık altında gerçekleştiriyor.
       Burada temel kavram, sevginin(aşkın) şiddete dönüşmesi…
      Sevgi(aşk) ve şiddet arasında bir takım çelişik, şaşırtıcı, kafa karıştırıcı, suç işlemeye kadar götüren karmaşık ilişkiler bulunduğu biliniyor.
      Aile içi şiddet konusu irdelenirken de, kuşkusuz, bütün bu çoğu kez son derece karmaşık, bireysel, psikolojik, ya da ruh sağlığına ilişkin sorunlar göz önünde bulundurulacaktır.
      Ancak, ülkemiz bakımından toplumsal bir felakete dönüşen,isyan ettirici bir gerçekle karşı karşıyayız:
        Dünya ölçeğinde  karşılaştırmalı bir sayımlama(istatistik) yapılmış mıdır  bilmiyorum. Fakat herhalde Türkiye kadınlara karşı aile içinde(ve dışında) işlenen suçlar bakımından en ön sıralarda, belki de  en ön sıradadır…

        ***                              ***                        ***
  Söyleşiyi yapan arkadaşımızın da belirttiği gibi ülkemizde kadınları hedef alan  (büyük olasılıkla  çoğunluğu aile içi) suçlarda son on yıl içinde yüzde bin dört yüz artış var.
     Bu korkunç bir artış oranıdır.
      Cinayetler çok büyük ölçüde gizli kalamıyor.
      Fakat pek çoğu aile içinde örtbas edilen  yaralamaların, tacizlerin; dayak,işkence ve hakaretlerin haddi hesabı olmasa gerek…
      Nitekim okyanus ötesinden gelen “aile içi şiddet uzmanı”, “Türk kadını kendini çaresiz ve yardımsız hissediyor” demekte…
       Ve ilave ediyor:”Devlet yetkililerinin kendilerine yardım edebileceğine inançları kalmamış”…

                  ***                            ***                         ***

      Cumhuriyet devrimleri kadınlarımıza  erkekle aynı düzeyde yurttaş olma hakkını kazandırdı…
      Örneğin seçme ve seçilme haklarına sahip olmada Türk kadını, İslam ülkeleri şurda dursun, kimi Batı ülkesi kadınlarının da ötesine geçti.
       Fakat  erkek egemen ortaçağ tortularının beyinlerden henüz silinmediği ülkemizde, erkeklerin  kadınlar  üzerindeki  egemenliklerinden  vazgeçmeleri, onları kendileriyle  eşit haklara sahip bireyler  olarak kabul etmeleri, özellikle toplumun daha az eğitimli katmanları bakımından kolay değil…
       Buna karşılık, kadınlarımızın, bütün baskılara karşın, Anadolu kültürünün(Alevilik başta olmak üzere) kimi özgün, ilerici özelliklerinin de katkısıyla, bu kazanımları büyük ölçüde içselleştirmiş olduklarını söyleyebiliriz…
    Türkiye’de kadınların öncü konumu bir çok alanda kendini gösteriyor.
    “Arap Baharı” diye adlandırılan gösterilerle bizdeki Gezi Direnişi ve sonrasındaki toplumsal hareketlilik arasında,  kadının  sayıca, görüntüce ve öncülük bakımından farklılığı  yeterince gözler önündedir…

              ***                                          ***                            ***
    Türkiye’de kadın buna rağmen kendini çaresiz, yardımsız, yapayalnız hissediyorsa, devlete inancı kalmamışsa, aile içi şiddet on yılda yüzde bin dört yüz artmışsa, bunun başlıca nedeni bu devletin Cumhuriyet devrimlerine bu alanda da ihanet etmekte oluşudur.
      Bu ihanetin son on yılda ulaştığı  yıkıcı boyutlar ise kadın düşmanlığıyla at başı gitmekte…
     Çaresizliği aşmanın yolu, Cumhuriyet düşmanlığına karşı bütün alanlarda, kadınlı erkekli, topluca savaşımdan geçiyor…     
________________________________________________________________

Yarın Cumhuriyet Pazar Dergisindeki yazım: “Osmanlı Ortaçağında mıyız?”
          

     Ataol Behramoğlu/170813

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.