Biz Erivan olarak bilirdik. Çocukluğumdan,
Revan denildiğini de anımsıyorum. Emeniler Yerevan diyor. Demek ki doğrusu
böyle.
Çocukluğumun Kars’ında Revan diye söz
edildiğini anımsadığım kentin annemin doğum yeri olduğunu ne zaman öğrendiğimi
anımsamıyorum.
Aile kökenimiz üstüne pek bir şey
konuşulmazdı. Bildiğim, Azeri ve Kars’lı oluşumuzdu.
Yerevan doğumlu annemle Iğdır’lı bir Azeri
ailenin çocuğu olan babamın akraba çocukları olduğunu biliyorduk. Bu nasıl olabiliyordu?
Birkaç hafta önce bir dinleti için gittiğimiz Iğdır’da Yerevan’ın Alican
sınır kapısından birkaç kilometre ötede olduğunu öğrendiğimde cahilliğimden
utanmıştım.
Iğdır’lı Azeri arkadaşlar, ilk dünya
savaşı öncesindeki yılların, onların deyişiyle “İrevan” Hanlığından söz
ettiklerinde , “mahkemeler oradaydı, şehrimiz Kars değil Erivandı” diye
anlattıklarında, bu konuda bilgisizliğimi daha iyi anladım.
Belli ki Azeriler, Ermeniler, bu bölgenin
başkaca etnik kökenlerden insanları, bu uğuruz savaş öncesinde oralarda
kardeşçe yaşamaktalardı.
Alican sınır kapısında ziyaret ettiğimiz
nöbetçi birliğinin gözetleme kulesinden Yerevan’ı dürbünle görmeye çalışmış,
şehri kaplayan sis nedeniyle bunu başaramamıştım.
Fakat Ermenistan Yazarlar Birliğinin
davetiyle birkaç hafta sonra uluslar
arası 1. şiir festivaline katılmak içim
gittiğimde, şehri yakından tanıyacak,; büyük bir olasılıkla annemin de doğum
yeri olan, bir zamanlar çoğunlukla Türklerin yaşadığı bölge de içinde olmak
üzere Yerevan’ın gezip görecektim…
***
***
***
Ermenistan’ın ekonomik sorunlarla
boğuştuğunu bildiğimden yoksul, bakımsız bir kentle karşılaşmayı bekliyordum.
Tertemiz, bakımlı, uygar bir Batı kentiyle,
onun da ötesinde bir sanat ve kültür kentiyle karşılaştığımda önyargılarımdan
utandım.
Yerevan’ı çok sevdim.
Her yerinden, her köşesinden size şair,
yazar, sanatçı anıtlarının baktığı bir kenti nasıl sevmezsiniz?
Anıtlardan beni en çok duygulandıranı
Opera binasının yakınındaki bir parka yerleştirilmiş, olağanüstü etkileyici
Komitas anıtı oldu.
Bu satırları yazarken şimdi de gözlerim
yaşarıyor.
Müzisyen,besteci Komitas Vardapet 1869 Kütahya doğumlu. Vikipedia’da
“Kütahyan’nın müzikle içli dışlı, sadece Türkçe konuşan Ermeni aileleri içinde
doğmuş” olduğu yazılı. . Berlin’e
müzikbilimi öğrenimi görmüş .3000 kadar Ermeni halk şarkısı derlemiş. Kendi
yapıtları içinde en ünlüsü “İlahi Litürji Badarak” adını taşıyor. Uluslar arası Müzik Cemiyetine Avrupa
dışından kabul edilen ilk müzik adamı. 1910 sonrasında İstanbul’a yerleşmiş. 24
Nisan 1915’te çıkarılan Tehcir Kanunu gereğince ertesi gün 235 Ermeni aydınıyla
birlikte tutuklanarak bir trene bindirilip sürgün edilmiş. Onun sürgün yeri
Çankırı. 7 Mayıs’ta Mehmet Emin Yurdakul ve Halide Edip’in araya girmesiyle,
Talat Paşa’nın özel emriyle İstanbul’a dönmesine izin verilmiş. İstanbul’a
dönüşünden sonra akıl sağlığını yitiren bu seçkin aydın ve sanatçı, yaşamının
son yirmi yılını geçirdiği Paris’te bir akıl hastanesinden yaşamdan ayrılıyor.
Bu yaşamın son 18 yılında ise hiç piyano çalmıyor, beste yapmıyor ve konuşmuyor…
Çok büyük bir küskünlüğün, kederin izleri
Yerevan’daki anıtın yüzünde de okunuyordu…
*** *** ***
Yerevan’daki ilk günümde, Yazarlar
Birliği’nin bitişiğindeki küçük park alanına, her biri kendi ülkesi adına bir
fidan diken başka ülkelerden şairlerle birlikte ben de Türkiye fidanını diktim…
Onlar buradan, şiir okuma programları
için bir otobüsle Yerevan yakınlarındaki bir yerleşim bölgesine, oradan da
Gümrü’ye gitmek üzere yola koyuldular.
Ben, Yerevan’a aktarmalı olarak geldiğim Moskova havaalanındaki beş saatlik bekleme süresinde
valizimi Yerevan’a gidecek uçağa aktarmayı başaramayan Rus görevliler sayesinde
gruba katılamadım…
İyi de olmuş… Başka türlü, annemin doğduğu
kenti gezip göremeyecektim…
Yerevan izlenimlerimi yazmayı sürdüreceğim…
Ataol Behramoğlu/ Pazar Söyleşileri/280413
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.