Yirminci yüzyıl devrimlerin ve karşı
devrimlerin çağıydı.
İçinden geçmekte olduğumuz 21. yüzyılı nasıl tanımlayacağız?
Bu tanımlardan biri ve başlıcası “küresel
gözetleme çağı” olabilir…
Her dakikamız, her saniyemiz, her adım
atışımız, her nefes alıp verişimiz izleniyor, izlenebiliyor…
Kayıt altına alınarak gereği geldiğinde
yararlanmak üzere sonsuza kadar saklanabiliyor…
Hepimiz gibi bu gerçeği ben de biliyordum, Fakat belki gereğince
önemsemiyordum…
“Şifrepunk”ı okuyana kadar…
*** *** ***
Şifrepunk nedir?
Aynı adı taşıyan kitabın(Metis Yayınları
Şubat 2013, çev. Ayşe Deniz Temiz) ilk sayfasının giriş paragrafında
açıklanıyor:
“Şifrepunk
toplumsal ve siyasal değişimin araçları olarak şifreyazım(kriptografi)ve benzer
yöntemler kullanmayı savunan kişidir. 1990’ların başında kurulan şifrepunk
hareketi en faal dönemini 1990’ların ‘şifre savaşları’ sırasında ve 2011
internet baharı ertesinde yaşadı.”
Kitap ise, bu satırları yazmakta olduğum sırada,
başına herhangi bir başka iş gelmediyse, 19 Haziran 2012 tarihinden bu yana Ekvador’un
Londra’daki Büyükelçilik konutunda siyasal sığınmacı olarak yaşamını sürdüren
Wikileaks kurucusu, editörü ve basın sözcüsü Julian Assange’la üç
arkadaşının,burada, Ekim 2012’de yaptıkları bir söyleşinin dökümünden oluşuyor…
Abartmak istemem, fakat bu kitabı
oluşturan görüşlerin ve kavramların, 21. yüzyılın devrimci manifestosu
sayılması gerektiğinden kuşku duymuyorum…
*** *** ***
Kitaba önsözünün girişinde Assange,
konuyu olanca çarpıcılığıyla, bir çırpıda özetliyor
“Elimizdeki
en önemli özgürleşme aracı olan internet, totaliterliğin bugüne dek görülmedik
düzeyde tehlikeli bir yöntemi haline
geldi. İnternet insan uygarlığı için bir tehdit arzediyor”
Sözüm ona
demokrasinin beşiği bir özgürlük ülkesinde, bu demokrasi adına utanç verici
koşullarda yapılmış bu söyleşi boyunca, Assange’ın önsözde adlandırıp dile
getirdiği“küresel gözetim endüstrisi”, “yeni gözetleme devleti” gibi kavramlar
irdeleniyor…
Devletlerin internetle gitgide bütünleştiği,
uygarlığın geleceğinin internetin geleceğine bağlı olduğu bir süreçte,
“insanlığın tek bir devasa kitlesel gözetim ve denetim şeması içine hapsedilme”
tehlikesi karşısında olduğu vurgulanıyor…
Bu ise, özgürlüğün, özgür kişiliğin sonu,
insanlığın gerçekten de bu güne dek görülmedik bir küresel faşizmin boyunduruğu
altına girmesi demektir…
*** *** ***
Notlarımı gözden geçirerek yazıyı
oluştururken, kitabı ve içerdiği
olguların önemini yeterince yansıtamamaktan korkuyorum
Hangi birinden başlamalı?
Örneğin, faşizmin, ahlâksal çürümenin
aldığı şu boyuta bakın:
İsveç 2008’de bir “gözetleme yasası”
çıkarmış… Buna göre, İsveç’in “sinyal istihbarat birimi FRA” bu ülkedeki bütün haberleşme akışını yasal
yollardan ve kitlesel ölçekte denetleyebiliyor ve birkaç kısıtlayıcı koşul
dışında bu bilgileri ABD’ne ihraç edebiliyor…
Demek ki geçmişteki(aslında bu gün de
farklı biçimlerde de olsa devam eden) insan ticaretinin yerini, günümüzde bilgi, belki daha doğru bir tanımla istihbarat
ticareti almış.
Kapitalizmin, emperyalizmin saygı
duyduğu hiçbir ahlâksal, kişisel, ülkesel sınır yok…
Söyleşi boyunca, günümüz
teknolojisinin “iletişimin topyekûn gözetlenmesine” olanak tanıdığı ve bunun
maliyetinin hiç de yüksek olmadığı gözler önüne seriliyor…
Örneğin, 10 milyon dolara, orta
büyüklükte bir ülkenin kitlesel iletişim verilerini sonsuzca arşivleyecek bir sistem satın alınabildiğini
öğreniyoruz…
“Şifrepunk”, iletişim ve gözetleme
teknolojisinin bu gün ulaştığı baş döndürücü ve ürkütücü boyutların
örnekleriyle dolup taşmada…
*** *** ***
Assange ve arkadaşları teknolojinin insanı
özgürleştiren olanaklarından yararlanırken onu köleleştiren kullanımına karşı
nasıl savaşım verileceğini tartışıyor ve örnekliyorlar…
Onların “WikiLeaks” yayınlarıyla başta ABD olmak üzere bütün
despotik sistemlerin kirli iç yüzlerini ortaya sermelerini, efsanelerde
canavarlara karşı savaşan yiğitlerin kahramanlığına benzetiyorum…
Bu konu, tek bir yazının sınırlarını çok
aşıyor…
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/110513
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.