25 Mayıs 2013 Cumartesi

KUKLALAR




   Moskova’nın dünyaca ünlü kukla tiyatrosunda yıllar önce gördüğüm “Nuh’un Gemisi” (ya da Teknesi) adlı kukla oyununu unutamam.
     İnsan türünden sadece Nuh’un,  karısının , oğullarının ve gelinlerinin bindiği teknede, kuklalar arasındaki konuşmalar, çekişmeler, entrikalar, tutkulu yatak sohbetleri olağanüstüydü…
     Densizliklerinden ötürü Tanrı’nın gazabına uğrayan insan soyunun son temsilcileri, fındık kadar tekne azgın sular üstünde  çalkanırken de başlarına  gelenlerden ders almamış gibiydiler…
      Nitekim insanlığın Tufan sonrasındaki tarihi de bu aymazlığın örnekleriyle dolup taşmada…

         ***                                ***                                   ***
     
    Bizde Tufan’la ilgili söylenceler, özellikle son zamanlarda, her şey için olduğu gibi, Kuran’a dayandırılıyor…
     Oysa bu söylence, İslam’dan çok önce İncil’de ve Tevrat’ta; onlardan da önce belli başlı bütün eski inanışlarda, bütün dünya halklarının mitolojilerinde yer almıştır.
     Örneğin en  eski Türk(Altay) söylencelerinde Tufan’a Taşkın denirmiş.
      Buna göre, Tufan’a haber veren “demir boynuzlu kök teke”imiş…
       Bu teke,yedi gün acı acı meleyerek dünyanın çevresinde dolaşıp insanlığı silip süpürecek   Taşkın’ın  haber verirken, yedi gün deprem olmuş, yedi gün dağlardan ateş fışkırmış…
       Bu söylenceler, masallar, insanlığın kültür tarihinin kaynakları, temelleridir.
        Onları incelemek,farklı halkların nasıl aynı imgelemin(hayal yetisinin) çevresinde buluştuğunu görmek, bütün insanlığın nasıl aynı büyük ailenin bireylerinden oluştuğunu duyumsamak heyecan vericidir…
       Fakat masalın masal, söylencenin söylence olduğunu bilmek koşuluyla…
       Ona bilimsellik, kutsallık, dokunulmazlık yakıştırıp üstelik tek bir inanışın çerçevesine sokuşturmaksızın…
      
            ***                                             ***                                ***

     Birkaç ay kadar önce “Sol” gazetesinin   kesip sakladığım haberine göre
Şırnak Üniversitesi bu yılın 27-29 Eylül tarihlerinde “Hz.Nuh ve Cudi Dağı Sempozyumu” başlığı ile uluslar arası bir sempozyum düzenliyormuş.
     Ne güzel!
   Haberden öğrendiğimize göre Cumhurbaşkanı, Kültür Bakanı ve Diyanet İşleri Başkanı da, amacının daha çok yörenin turizm  gelirlerini arttırmak olduğu anlaşılan sempozyumun onur konukları olacakmış.
     Aynı haberden, üniversite öncülüğündeki sempozyumun destekçi ve sponsorları arasında Şırnak Valiliği,Şırnak Belediyesi, Şırnak Ticaret ve Sanayi Odası ve Dicle Kalkınma Ajansı bulunuyor.
     YÖK bütün üniversitelere gönderilen bir yazıyla sempozyumu çok önceden duyuruyor.
    İnternette daha ayrıntılı bilgilere de ulaşabilirsiniz.
     Örneğin Giresun Valiliğinin, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesinin sitelerinde
Sempozyumun duyurusunu buluyoruz…
       İnsanın bu büyük tanıtım başarısı için  Şırnak Üniversite rektörlüğüne aşk olsun! diyesi geliyor…
       Gerçi Tufan’la ilgili sempozyum üniversitenin 2013 yılı sempozyum programının tek etkinliği imiş…
       Olsun!..
       Üç gün süresince Nuh’un teknesinin kalıntılarının Ağrı Dağında mı, yoksa Kuran’da yazılı olduğu gibi Şırnak ve Silopi ilçe merkezleri arasında bulunan
Cudi Dağında mı bulunduğu tartışılacak ve inşallah(belki onur konuk    larının  da  katkılarıyla ) bilimsel sonuca ulaşılacaktır…
     Son olarak sempozyumdaki bilimsel tartışma konularını da sıralayalım:
“İlahi kitplarda Hz.Nuh, Tufan,Gemi ve Cudi Dağı”, “Tufanın Zamanı, Süresi ve Etki Alanı”,”Tufanın Dünya Tarihi Üzerindeki Etkisi”, “Tufan Sonrası Yaşananlar”…

                   ***                              ***                          ***

Moskova’da görüp unutamadığım kukla tiyatrosu oyununa dönecek olursam…
Hem çocuklar hem büyükler için eşsiz bir şölendi bu…
Şırnak’taki sempozyumla ne ilişkisi var diye sorabilirsiniz…
 Her şeyi bir kukla tiyatrosu dekoru ve atmosferinde göz önüne getirecek olursanız, yanıt zaten verilmiş olacaktır…

Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/250513

Avukatlar bugün ve yarın Türkiye Barolar Birliği Başkanını ve Yönetim Kurulunu seçecekler. Düşüncemi geçen haftaki yazımda belirtmiştim. Tekrar ediyor, yapay bir İstanbul-Ankara ayrılığı yaratılarak  oyların bölünmemesini diliyorum.

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.