16 Temmuz 2020 Perşembe

HASMIN KUTSALINA TECAVÜZ

            İnsan soyu kutsallık kavramının ortaya çıkışından bu günlere hasmın kutsalına tecavüzü  hak saya gelmiş olmalı.
           Savaşta yenilen, maddi manevi bütün değerleriyle karşısındakinin eline düşmüş demektir.
          Ona her şey yapılabilir. Çarpışmada canını yitirdiyse talihli sayılmalı. Çünkü hayatta kalmışsa , düşmanı onun yaşamına dilediği biçimde son verme hakkına sahiptir.
        Malı mülkü yağmalanacak, çok daha kötüsü yakınlarının uğrayacağı hakaretlere tanık olacaktır.
            Uzak zamanlara gitmeye gerek yok. Bosna’da yaşanan, yaşatılan vahşetlerin , hemen yanı başımızdaki  Ortadoğu’da  dinci fanatizmin yaptıklarının, Afrika’daki soykırım katliamlarının canlı tanıklarıyız.
         Hasmın kutsalına tecavüz, karşıtların birbirine yapabileceği kötülüklerin ön sıralarında yer alır.
          Bu kutsal genellikle, düşman erkeğin eşi, kızı, başkaca yakınlarıdır.
          Bildiğim kadarıyla bütün dillerdeki sövgülerde de sövülenin, başta annesi olmak üzere, kadın yakınları  hedeftir.
          Kutsallık kavramı, bu demektir ki dinsel inanışlar ortaya çıktıktan sonra da bu hedefler karşıt dinsel inancın simgeleri, mabetleri olmuştur.
          Haçlı seferi askerlerinin hedefindeki simge hilal, karşıtlarının hedefindeki haçtı.
        Hilal ve haç karşıtlığı, tutucu kafalarda, günümüzde de süregitmektedir…
                                                             ***
               İnsan bir süreç içinde insanlaşmaya yönelmiştir…
               İnsan hakları, demokrasi, hümanizm, dünyanın uygar denebilecek kesimlerinde bu gün tersi düşünülemeyecek değerlerdir. 
        Ortaya çıkışlarının nedeni, hemen bütün değerlerimiz gibi,  bir arada yaşamanın yol açtığı zorunluluklar da olsa, sonuç olarak onlar artık  insanın ahlâki kimliğinin temel değerleri olmuştur.
          Zaten insan dediğimiz varlık, bu ahlâki kimlik değilse, nedir?
                                                 ***
             Zihinlerde beliren soruları, kuşku işaretlerini görür gibiyim?
              Dünyanın  uygar denebilecek kesimleri dediğiniz kimlerdir, nereleridir?
              Eğer bu kesim, Batı dünyası ise, günümüzdeki kötülüklerin pek çoğunun kaynağı da o dünya değil mi?
              Hangi ahlâki değerlerden söz ediyorsunuz? Her türlü ahlâksızlığın dizginsizce egemen olduğu bir dünya değil mi bu yaşadığımız? Vb…
               Bu gibi sorularda doğruluk payları olduğunda kuşku yok…
               Fakat sözünü ettiğim temel insani değerlerin bu günlere gelebilmesi, kurallaşabilmesi, insanın ahlâki kimliğinin temel değerleri olabilmesi için, bütün bir insanlık tarihi süresince ne emekler harcandığı, ne acılar çekildiği, ne kurbanlar verildiği ve bilimde,kültürde, sanatta ne başarılar kazanıldığı da en az aynı ölçüde gerçek  değil mi?
             Öyleyse onları savunmaya devam edeceğiz…
             Bugünün ve geleceğin insanının, bütün bir insanlığın onuru adına hissemize düşecek acılara katlanmayı göze alacağız…
                                                 ***
                 Hasmın kutsalına tecavüz dünün insanı bakımından bir haktı belki.
                   Ama bugün, bizde ve bütün dünyada, çok daha az sayıda insanın bu tecavüzü hak sayabileceği kanısındayım.
                    Kutsal olan evrenseldir.
                     Herkesin eşi, çocuğu, mabedi, sadece onun değil bütün insanlığın kutsalıdır.
                      Savaş hukuku bile, yenilenin en temel insan olma haklarını korumaya yönelik ilkelere sahiptir..
                       Yaşadığımız çağda, insanlığın bu gününde, savaşta ya da barışta, kimden ve kime karşı olursa olsun, kutsalları çarpıştırmak, bir kutsal adına bir başka kutsala tecavüz,ayıptır, günahtır, suçtur, küçüklüktür.

Ataol Behramoğlu/Kültür ve Siyaset/ 15.07.2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.