Sesin tınısındaki iki yüzlülük, riya; şivedeki lumpen
bozulma hâlâ kulaklarımda…
Konuştukları neydi, bilmiyorum.
Yanımdan geçen, ya da yanlarından geçtiğim
iki kişiden birinin, galiba daha hırpani kılıklısının söylediği sözlerin bir
bölümü çarpmıştı kulağıma…
Bedenini
yere doğru eğip başını hafiften göğe doğru kaldırarak kurduğu cümlenin ilk
sözcükleri şöyleydi:
“Yukarıdaki gurban olduğum Allah…”
Bu sözlerde beni tedirgin eden şey
neydi? İçerik mi? Söyleyen kişinin
sesinin tınısından, söyleyiş biçiminden taşan riya mı? Bu sözlerin bir sokak
konuşmasında uluorta söylenişi mi? Sanırım hepsi birden…
Ama yine de, içerikten çok, söyleyişteki
tonlama…
Tanrı kavramının böylesine ayağa
düşürülmüş olması….
Diyelim ki yine bir halk insanı, bir
haksızlığı dile getirerek ilenirken, dertlenirken, sayısız kez tanık olduğumuz böyle bir cümle
kurmuş olsun…
Yine tedirgin olur, daha da çok,
üzülürdüm. Ama bu kez tedirginlik ya da üzüntümün nedeni, biçim değil, içerik
olurdu.
Haksızlıklara karşı çıkmanın yolu onları Tanrıya havale etmek değil, onlara
karşı savaşmak olduğundan…
*** *** ***
İnsanlar uğradıkları ya da tanık oldukları
haksızlıkların giderilmesini,
cezalandırılmasını Tanrıya havale
ederken, bunu çaresizlik, bilinçsizlik gibi nedenlerle yaparlar…
Burada irdelemek istediğim konu bu değil…
Yukarıdaki örnekle anlatmak istediğim,
özellikle son zamanlarda,
Tanrıyla,
dinle, bu türden kutsallıklarla ilgili konuların ve sözlerin tam anlamıyla ayağa düşürülmüş olması…
Günlük yaşam konuşmalarımızda “şükür”den,
“kısmet”ten, “Allahın izniyle”den, “yukarıdaki Allah”tan geçilmez oldu…
Birkaç gün önce İstanbul trafiğiyle
boğuşarak hava alanına ulaşmaya çalışırken, içinde bulunduğum otobüsün sürücüsü
ve yakın koltuklardaki birkaç yolcu, ağız birliği etmişçesine, Allahın izniyle,
Allah kısmet ederse, evvel Allah
inşallah, kısmetse, alana zamanında ulaşacağımızı söylüyorlardı….
Konuşmalarda trafiğin neden bu duruma
gelmiş olduğuna, nasıl çözümlenebileceğine ilişkin tek bir sözcük, bir düşünce
kırıntısı yoktu…
*** *** ***
Allah
yukarıda mı,aşağıda mı, güneşin çevresinde dönüp duran gezegenimizin yukarısı
nere, aşağısı nere?
Yer çekimi sayesinde ayaklarıyla yere
çakılı olan bizler, gezegenimizle birlikte dönmekteyken hangi
durumlardan geçmekteyiz?
Bu durumda bazen yukarıdaki Allah
tepemizin altında mı kalıyor?
Kapı komşusundan söz eder gibi yukarıdaki
Allahtan söz eden insanlarımızla böyle şeyler konuşmanın bir yararı olmayacağı
gibi başınız derde de girebilir…
Bu insanlar, sadece, sıradan yurttaşlarımız
mı?
Bir gazete haberinden öğrendiğimize göre,
birkaç hafta önce bir öğrenci yurdunun açılışı için bir üniversiteye giden Gençlik ve Spor Bakanı sıfatlı
kişi, “evrim” konusunda uygulanmaya
başlanan sansüre ilişkin olarak
kendisine soru yönelten öğrenciyi şöyle yanıtlıyor:
“Evrimi tabii ki sansürleyeceğim. Sen
evrime mi inanıyorsun? Maymundan mı geldin? Yukarıda Allah var.”
Maymundan gelmedik belki… Fakat bütün
bir toplumca maymun türünden daha
aşağılara doğru yol almakta olduğumuzda kuşku yok…
Ataol Behramoğlu/ Pazar
Söyleşileri/140413
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.