14 Nisan 2013 Pazar

“YUKARIDAKİ ALLAH”…





    Sesin tınısındaki iki yüzlülük, riya; şivedeki lumpen bozulma hâlâ kulaklarımda…
     Konuştukları neydi, bilmiyorum.
     Yanımdan geçen, ya da yanlarından geçtiğim iki kişiden birinin, galiba daha hırpani kılıklısının söylediği sözlerin bir bölümü çarpmıştı kulağıma…
   Bedenini yere doğru eğip başını hafiften göğe doğru kaldırarak kurduğu cümlenin ilk sözcükleri şöyleydi:
     “Yukarıdaki gurban olduğum Allah…”
       Bu sözlerde beni tedirgin eden şey neydi? İçerik mi?  Söyleyen kişinin sesinin tınısından, söyleyiş biçiminden taşan riya mı? Bu sözlerin bir sokak konuşmasında uluorta söylenişi mi? Sanırım hepsi birden…
    Ama yine de, içerikten çok, söyleyişteki tonlama…
     Tanrı kavramının böylesine ayağa düşürülmüş olması….
      Diyelim ki yine bir halk insanı, bir haksızlığı dile getirerek ilenirken, dertlenirken,  sayısız kez tanık olduğumuz böyle bir cümle kurmuş olsun…
     Yine tedirgin olur, daha da çok, üzülürdüm. Ama bu kez tedirginlik ya da üzüntümün nedeni, biçim değil, içerik olurdu.
     Haksızlıklara karşı çıkmanın yolu  onları Tanrıya havale etmek değil, onlara karşı savaşmak olduğundan…

      ***                                 ***                               ***

 İnsanlar uğradıkları ya da tanık oldukları haksızlıkların  giderilmesini, cezalandırılmasını Tanrıya   havale ederken, bunu çaresizlik, bilinçsizlik gibi nedenlerle yaparlar…
    Burada irdelemek istediğim konu bu değil…
     Yukarıdaki örnekle anlatmak istediğim, özellikle son zamanlarda,
Tanrıyla, dinle, bu türden kutsallıklarla ilgili konuların ve sözlerin  tam anlamıyla ayağa düşürülmüş olması…
    Günlük yaşam konuşmalarımızda “şükür”den, “kısmet”ten, “Allahın izniyle”den, “yukarıdaki Allah”tan geçilmez oldu…
     Birkaç gün önce İstanbul trafiğiyle boğuşarak hava alanına ulaşmaya çalışırken, içinde bulunduğum otobüsün sürücüsü ve yakın koltuklardaki birkaç yolcu, ağız birliği etmişçesine, Allahın izniyle, Allah kısmet ederse, evvel Allah  inşallah, kısmetse, alana zamanında ulaşacağımızı söylüyorlardı….
     Konuşmalarda trafiğin neden bu duruma gelmiş olduğuna, nasıl çözümlenebileceğine ilişkin tek bir sözcük, bir düşünce kırıntısı yoktu…

       ***                                ***                               ***

   Allah yukarıda mı,aşağıda mı, güneşin çevresinde dönüp duran gezegenimizin yukarısı nere, aşağısı nere?
   Yer çekimi sayesinde ayaklarıyla  yere  çakılı olan bizler, gezegenimizle birlikte dönmekteyken hangi durumlardan geçmekteyiz?
      Bu durumda bazen yukarıdaki Allah tepemizin altında mı kalıyor?
      Kapı komşusundan söz eder gibi yukarıdaki Allahtan söz eden insanlarımızla böyle şeyler konuşmanın bir yararı olmayacağı gibi başınız derde de girebilir…
     Bu insanlar, sadece, sıradan yurttaşlarımız mı?
      Bir gazete haberinden öğrendiğimize göre, birkaç hafta önce bir öğrenci yurdunun açılışı için bir  üniversiteye giden Gençlik ve Spor Bakanı sıfatlı  kişi, “evrim” konusunda uygulanmaya başlanan  sansüre ilişkin olarak kendisine soru yönelten öğrenciyi şöyle yanıtlıyor:
      “Evrimi tabii ki sansürleyeceğim. Sen evrime mi inanıyorsun? Maymundan mı geldin? Yukarıda Allah var.”
       Maymundan gelmedik belki… Fakat bütün bir toplumca maymun türünden daha  aşağılara doğru yol almakta olduğumuzda kuşku yok…

Ataol Behramoğlu/ Pazar Söyleşileri/140413

 Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.