20 Nisan 2013 Cumartesi

GAZETELERDE 8 NİSAN





  Geçen hafta “Barikatlarda Özgürlük” başlıklı yazımda  8 Nisan Silivri izlenimlerimi yazmıştım.
     Bazı olaylara tanık olmak, onları içinde yer alarak yaşamak önemlidir.
    8 Nisan 2013’te Silivri’de görüp tanık olduklarımın, içinde yer alarak yaşadıklarımın bu tür olaylardan olduğundan kuşku duymam.
    Tabii, kimseyi,kendisi dışında bir şey olmaya zorlayamazsımız.
    İnsanlık tarihi akarken, onun kenarında köşesinde, gözlemci bile olamadan, sürüngence, ya da bir köstebek gibi kendi oyuklarında ömür tüketenler hep olmuştur, her zaman olacaktır.
     Bu gibilere öfke duymaya bile değmez, acır geçersiniz.
      Yaşamın dinamiğini durdurmaya, ileriye doğru akışı geri çevirmeye çalışanlar da yine hep olmuştur, her zaman olacaktır.
     Onlara en yakışacak sıfat da  devrim karşıtlığıdır,karşı devrimciliktir.
      Ülkemizin dününde ve bu gününde  bu gibiler de hep olmuştur ve ne yapalım ki olmaya  devam edecektir…
                 ***                                       ***                              ***
      9 Nisan sabahı  bir gün önce Silvri’de yaşananları nasıl verdiklerini merak ederek bir çok gazeteye baktım.
     Kendi gazetemden başlayayım…
      Cumhuriyet,Silivri’de yaşananları 1.sayfadan “Adaleti Boğdular” başlığı ile vermişti. Bu davayı başından beri orada izlemekte olan  Hatice Tuncer ve öteki muhabir arkadaşlarımız, haberlerinin içeriği ve diliyle ve fotoğraflarla, yaşananları dürüstçe, gerçekliğe ve gazetecilik mesleğinin namusuna saygıyla yansıtmışlardı.
     Aydınlık, “Barikatlar Yıkıldı”,  Yurt, “Adalet Kavgası”, Sol, “Ergenekon Davasında Kitleye Müdahale”  başlıklarını tercih etmişti
     Üslup farklarına ve  yorumlardaki  doğal sayılması gereken  nüanslara karşın, bu gazetelerin 8 Nisan haberleri için de benzer şeyler söyleyebilirim.
     Onlara Sözcü’yü,  Akşam’ı, “Silivri’de Jandarma Saldırısı” başlığı ile Bir Gün’ü, genel politikada onunla taban tabana zıt olsa da “Zulmün Temeli” başlığı ile Yeni Çağ’ı ekleyebilirim.
       Orada bulunmayan bir okur, yorum farkları ne olursa olsun bu gazetelerdeki haber ve fotoğraflardan, Silivri ceza ve infaz salonu ile çevrede yaşananların bire bir tanığı gibi , yaşananların  gerçekçi bilgisini edinebilecekti…
                          ***                          ***                 ***
  Hürriyet, Vatan ve Haber Türk, “Silivri Savaşı”, “Silivri’den Gaz Manzaraları”” “Yine Gaza Gelindi” vb türünden,   kendi meşreplerince magazinleştirerek  de olsa, olayları yine de  ellerinden geldiğince saptırmamaya çalışarak yer vermişlerdi.
     “Milliyet”in başlığı ve haberciliği nispeten daha da ağır başlıydı.
    “Sabah” ise kendine yaraşır bir sululukla,  “Silivri’de Gazlı Şehir Suyu” başlığı ile safını belli ediyordu.
                            ***                             ***                          ***
  Bir başka grubun gazetelerinden Akit “CHP ve İP’ten Şirretlik” başlığını atmıştı. Bugün, “Mahkemeye CHP Baskını” başlığı ile habercilik yapıyordu. Zaman, “Slivri’de Yargıya Darbe Girişim”i başlığı ile, bilinç altındaki darbe korkusunu bir kez daha dışa vuruyordu. Türkiye gazetesinde “Silivri’yi Savaş Alanına Çevirdiler” başlıklı haberden çok, barikata ve gerisinde kollarını açmış durmakta olan jandarmanın üzerine yürümekte olan halk kadınını gösteren fotoğraf ilginçti…
                          ***                              ***                        ***
  Bütün bu haberler arasında hem gazetecilik, hem insanlık bakımından utanç verici olanı “Taraf” adlı gazeteninkiydi. Başlığı okuyunca önce bir şey anlayamadım:”Muharrem ,slogan”… Alttaki yazılar okununca mesele anlaşıldı… “CHP ve İP’lilerin  günlerdir çağrı yaptığı duruşma için gelenler bariyerlere saldırdı, jandarma kalabalığa gazla müdahale etti… CHP’liler duruşmayı engelledi….CHP’li Nur Serter Muharrem İnce’ye ‘Muharrem,slogan’ diyerek slogan da atılmasını istedi…”vb…
     O gün Silivri’de olup her şeyi baştan sona yaşayan bir görgü tanığı olarak, bu üsluptan, bu haber başlığından, bu  sözlerdeki yalan ve  düzeysizlikten utanç ve tiksinti duydum.
     İnsan “Taraf” olabilir. Fakat kendi meslektaşlarına da  zulmedilmekte olan bir davanın haberi verilirken,  bu derece alçalıp pespayeleşmek şart mıdır?

Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/200413

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.