19 Ocak 2013 Cumartesi

MİZAH VE ZEKÂ(*)



                                                               
    Bu sütunlarda “Mizah ve Cesaret” başlıklı bir yazı yayınlamıştım
    Cesur olmayan mizah olsa olsa eğlenceliktir.
     Buradaki cesaret kavramının sadece içeriğe ilişkin olarak  değil, sanatsal  buluşlar,özgünlükler bakımından da geçerli olduğunu belirtmek gerekir.
     Ve bu ikinci anlamıyla da, sadece mizah sanatına ilişkin olarak değil, bütün sanat alanları bakımından geçerlidir…
       Bu yazıda ise, yine bütün sanat alanları için geçerli olmakla birlikte, mizah sanatı bakımından özellikle önem taşıdığını düşündüğüm zekâ kavramından, bu kavramın mizahla ilişkisinden  söz etmek istiyorum…

            ***                                    ***                                ***
     Zekâyı, ilk bakışta birbiriyle ilişkisi yokmuş gibi görünen olgular, olaylar, kavramlar vb… arasında bir ilişki bağı bulunduğunu, bulunabileceğini  gösteren kavrayış yeteneği diye tanımlayacağım…
      Böyle bir tanımın yol göstericiliğinde de bütün sanatların en temel öğelerinden olan  metafor(mecaz) öğesinin yapılışına bir açıklık getirmeyi deneyebiliriz…
      Olaylar, olgular, kavramlar vb. arasında zaten göz önünde olan ilişkileri dile getirmekle bir mecaz yaratılmış  olamaz…
      Renklerle, seslerle, sözcüklerle, çizgilerle oluşturulmak istenen  mecazın bir yaratıcılık esintisi, bir yenilik duygusu uyandırabilmesi  için,
beklenilmedik, alışılmadık ilişkiler kurgulayabilmesi gerekir…
      Zekâ ise tam bu noktada, sanatçının bu beklenilmedik, alışılmadık, bilinmedik ilişkiyi kurgulayabilme yeteneği olarak  karşımıza çıkıyor…

            ***                                   ***                          ***

   Kâmil Masaracı’nın kültür sayfamızdaki “kültürlü hadiseler” başlıklı çizimlerini(öteki karikatürleri gibi) ilgiyle izleyenlerdenim…
   Caretta Yayınları arasında bu başlıkla çıkan “hadiseler”i topluca gördüğümde;  “espri”lerdeki bütünselliği, sanatçının onları oluşturma yöntemini algıladığımda ise, zekâ olgusunun mecaz oluşturmadaki işlevi ve  mizah sanatıyla  zekâ arasındaki ilişki zihnimde açık seçik aydınlandı.
    Birkaç örnekle açıklayayım:
   
  “Ünlü şairin evinde yapılan aramada/çok miktarda/duygu ele geçirildi”
   
      Üçe bölünmüş bu tek cümlede, tıpkı bir mecazda(bir şiir dizesinde) olduğu gibi, aynı anda birden fazla bilgi, duygu, olgu vb. dile getiriliyor:
1)    Evler aranmakta bu arada ünlü şairlerin evleri de aranabilmektedir
2)     Bu aramaların yapıldığı ülkede, duygu, tıpkı tehlikeli bir madde, bir silah vb. gibi bir şeydir
3)    Zaten “çok miktarda” nitelemesi, duyguların da bir mal,meta gibi algılandığı  bir toplumu işaret etmektedir.
  Bir başka örnek:
          
 “Ünlü komedyen/patlatılmaya hazır/espriyle kıskıvrak yakalandı”
          
 Yine bir mecaza sığdırılmış düşünce yoğunluğu açımlanacak  olursa: Söz konusu ülkede komedyenlerin esprileri bomba gibi öldürücü bir nesne  sayılmakta  ve daha patlatılmadan suçlunun kendisiyle birlikte kıskıvrak yakalanmaktadır.( “ Patlatmak” fiilinin “bomba” ve “espri” kavramları  bakımından kullanılışını gözden kaçırmayalım.  Masaracı  “hadiseler”inin pek çoğunda olduğu gibi, burada da dilin olanaklarından denebilir ki şairce yararlanıyor, sözcüklerle ustaca oynuyor…)
        Son bir örnek:
 
 “ Bir müzisyenin  daha/şarkıları/dinlemeye takıldı”
    
       Kâmil Masaracı sadece bir çizim, bir espri , bir  dil ustası değil,
 bir  düşünme ustasıdır  aynı zamanda… 
      Yukarıdaki örneklerle yetinmek zorunda oluşumun, ,kitaptaki sayısız başkalarına haksızlık olduğunu biliyorum… 
       “Kültürlü  Hadiseler”i kitaplığınızın baş köşesine koyup,  buruk bir kederle de olsa gülümsemek için, arada bir okumalısınız…
       Aşağıdaki  üçe bölünmüş “cümle” ise, yaşamakta olduğumuz günlerin , en özetlenmiş, aynı zamanda da üzerine ciltler dolusu kitaplar yazılabilecek tarihi gibidir…

    “Düşünen adam/uluorta düşününce/vatandaşlar tepki gösterdi”

Ataol Behramoğlu/Pazar Söyleşileri/200113


(*) Bu yazı sevgili Erdal Atabek’in  “Mizah Zekânın Ödülüdür” başlıklı yazısı yayınlanmadan önce yazıldı. Benzerlik, kardeşliğimizin bir başka kanıtı sayılmalıdır.
   
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
         
   






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.