7 Aralık 2012 Cuma

Şiir Orhan Veli’nindir...



Sevgili Oktay Akbal’ın Cumhuriyet’teki köşesinde 14 Ekim 2012 tarihinde yayımlanan yazısı “Orhan Veli’yi Anımsama” başlığını taşıyordu.
Ben onun her yazısını eksilmeyen bir ilgiyle okurum.
Edebiyatsever okurun gözünden kaçmamış olduğunu tahmin ettiğim bu yazı özellikle ilginçti.
Oktay Akbal, not defterleri arasında karşısına çıkan, şairin kendisinin mi bir başkasının mı verdiğini anımsamadığı, fakat Orhan Veli’ye yakıştırdığı bir şiiri yazısına alıyor, özellikle edebiyatseverlere, Orhan Veli’nin bu şiirini bilir miydiniz diye soruyordu…
Orhan Veli’nin bütün şiirlerini zihnimle olmasa bile kalbimle ezbere bilen ben, 15 Şubat 1937 tarihli bu şiiri ilk kez görüyordum…
Şiiri birlikte okuyalım:
“Benim, bardağın, sürahinin / Önündesin, rengin uçmuş / Bu, eski sevdiğim bir duruş / Elin içinde benimkinin /… / İçelim, madem ömrümüz hoş / Geçmiş, tadmamışız ayrılık / Madem ne bardağım kırık / Madem ne de sürahimiz boş /… / Bir gün içimizden birimiz / İçmek veya doldurmak için / Burada olmayabiliriz.”
***
Çok ayrıntılı inceleme gerektiren konuyu pazar yazısına nasıl sığdırabileceğimi bilemesem de, hiç değilse satır başlarıyla deneyeyim…
Ben sevgili Orhan Veli’nin Mehmet Ali Sel takma adıyla yayımladığı (Bütün Şiirleri’nin ilk bölümünde yer alan) ölçülü-uyaklı şiirlerini de en az ötekiler kadar severim…
O, sadece o şiirlerle de, Türkçemizin en büyük şairlerindendir.
1936 tarihinden başlayarak Varlık dergisinde yayımlanan şiirlerinden bazılarında neden bu adı kullandığını şöyle açıklıyor: “O zamanlar çok şiir yayınlıyordum. Adımın dergide her zaman görünmesi hem benim için, hem de dergi için doğru değildi. Bir de şu var: Mehmet Ali Sel, benim bazı tecrübelerime alet olmuş bir isimdir” (Baki Süha Ediboğlu, Bizim Kuşak ve Ötekiler, Varlık Yayınları,1968) (Bkz. Ekşi Sözlük). Aynı yerde bu konuda Oktay Rifat’ın da benzer bir şey söylediğini öğreniyoruz: “Galiba yırtmaya kıyamadığı şiirlerini bu adla çıkarırdı…”
***
Şiirden anlayan biri, her şeyden önce, yukarıdaki şiirin (hoş/geçmiş vb. dize kırılmalarıyla) “deneysel” bir yanı olduğunu fark edecektir…
Orhan Veli şiirini bilen biri ise, bunun bir Orhan Veli “denemesi” olduğu konusunda pek az kuşku duyacaktır…
Şiirin içeriğinde Mehmet Ali Sel imzasıyla yayımlanan şiirlerdeki (ve yanı sıra da dilimize Orhan Veli’nin çevirdiği Ronsard vb. Fransız romantik şiirinden de uzak olmayan) tema’lar (ömrün geçiciliği, aşk, özlem vb…) duyumsanıyor…
Sözcük seçimi ve diziliminde de yine Orhan Veli (ve o dönemdeki romantik ürünleriyle Oktay Rifat) şiirini duyumsuyoruz…
Ve son olarak, “sürahi”, “bardak”, “içmek”, doldurmak” sözcüklerinde ve kavramlarında, Orhan Veli’nin onca sevdiği Hayyam şiirini, rubai öğelerini duyumsamamak olası mı?...
***
Ne kadar deneysel olsa; bir kalem denemesi, bir “çırpıştırma” gibi görünse de, bir Orhan Veli şiiri bu…
Onun sözcüklere can veren soluğunun; fırça vuruşunun, elinin hünerinin izlerini taşıyor… l
ataolb@cumhuriyet.com.tr
www.ataolbehramoglu.com.tr

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.