21 Aralık 2012 Cuma

AYDINLANMA…




   Goethe’nin son sözlerinin “Biraz daha ışık…”olduğu söylenir.
   Bunun bir söylenti mi, gerçek mi olduğunu bilmiyorum.
   Fakat ölümün bir başka adının karanlık olduğunda kuşku yok.
   Yaşam ise öncelikle ışık, aydınlık demektir…

         ***                             ***                   ***

   Aydınlanma kavramı toplumsal ve felsefi anlamıyla 18. yy. Fransız aydınlanmacılarıyla başlıyor.
    Daha öncesi eski Yunan felsefesidir.
    Aydınlanma, akıl demektir.
    İnsan yeryüzündeki karanlığı aklıyla aydınlatmaya koyulmuştur.
    Benimle bugünlerde yapılan bir söyleşide “Neyin mucidi olmak isterdiniz?” sorusunu, “Ateşin…” diye yanıtladım.
     Ateşi keşfeden insan,  dünyayı aydınlatma yolunda ilk adımı atan kişidir.
     Karanlığı kendi becerisiyle aydınlatabildiğini gören insan, kendinde, insan oluşunda , tanrısal bir gücün varlığını da duyumsamış olmalıdır…

           ***                           ***                      ***

     Eski Yunan düşünürleri, dünyayı, evreni, insanı, inançlarla, mitlerle, söylencelerle değil, akılla, maddeyle, mantıkla, açıklamaya çalıştılar.
     İnsanın insanlaşma sürecinde en sağlam altyapı katmanı, bu düşüncelerin toplamıdır.
      Aydınlanmanın temeli, bu akılsal arayışlar ve buluşlardır.
      İnsanlaşma dediğimiz şey, bir aydınlanma sürecidir.
       Bu süreç devam ediyor ve belki hiçbir zaman sona ermeyecek.
       Çünkü aydınlanmanın sona erdiği yerde yaşam tekrara dönüşmüş olur.
        Dünyanın ışığına gözlerini açan her yeni bebek, aydınlanma yolunda yeni bir olanak demektir.
       Aydınlanma arayıştır, yenilenmedir, bitimsiz ve  doyumsuz bir keşif ve  yaratış  ve yaratılış olgusudur…

               ***                                  ***                                   ***

         Goethe kendi çağında, kendi kişisel yaşamında, aydınlanmanın ışığını en ilerilere taşımış bir düşünür ve yaratıcıydı.
       Biraz daha ışık isteği, ölüm bilinmezliğinin karanlığı karşısında doğaötesi bir korku ya da ürpertiden çok, aklın aydınlığını biraz daha yaşamak tutkusuyla;
araştırmayı, düşünmeyi, yaratmayı biraz daha sürdürmek arzusuyla ilgili olmalı…
     Fakat eninde sonunda bu bir bayrak yarışı gibidir kuşkusuz…
     Geçmişten aldığımız aydınlanma mirasını her yeni kuşak kendi katkılarıyla geleceğe taşıyacaktır…
     Geleceğin karanlık belirsizliği, tıpkı ölümünki gibi, belki hiçbir zaman tam olarak aydınlanmayacak.
      Belki bir şeyler hep belirsiz ve karanlık kalacak…
     Fakat insan araştırmaktan, yeniyi araştırma tutkusundan, karanlığı aydınlatma arzusundan hiçbir zaman vazgeçmeyecek…
       Çünkü aydınlanma savaşımın bir parçası olmak, karanlığı bir ucundan da olsa aydınlatma savaşımında bir sıra neferi bile olabilmek, insan olarak yaşanabilecek hazların en büyüklerindendir…
      Günümüz dünyasının egemen güçleri, adları ve sanlarıyla söyleyecek  olursak  kapitalizm ve emperyalizm, dünyayı yeni bir ortaçağ karanlığına doğru sürüklemekteyken, insanlığın büyük aydınlanma mirasının bayraktarı olabilenlere  ne mutlu!
       Ateşi keşfeden insanın günümüzdeki sürdürümcüleri onlardır…
  

Pazar Söyleşileri/231212  

Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.