30 Mayıs 2019 Perşembe

İKTİDAR NEYİ TEMSİL EDİYOR

 
      Demokrasilerde siyasal iktidarlar halk iradesini temsil eder.
       Siyasal iktidar parlamentoda milletvekili çoğunluğu ve parlamentoya karşı sorumlu hükümet demektir.
       Halk, toplumsal sınıflardan oluşur.
        Siyasal iktidar çoğunluk oyuyla gelmiş olmasına karşın aslında ağırlıklı olarak bir sınıfın temsilcisidir.
        Bu anlamda halk iradesi kapitalist ekonominin egemen olduğu toplumlarda aldatıcı bir kavramdır.
        Fakat öyle de olsa, söz konusu toplumu  oluşturan sınıflar ve meslek grupları örgütlülerse, siyasal iktidarın üzerinde her birinin etkisi olacaktır.
      Yani bu siyasal iktidar ağırlıklı olarak hangi toplumsal sınıfın temsilcisi olursa olsun, az ya da çok bütün toplumsal sınıfların ve meslek gruplarının yararına işler yapmak zorundadır.
        Bu olmazsa toplumsal kargaşa çıkar.
         Demokrasinin işleyişi zora girer.
         Bu  son derece sıradan bilgiler  yine az ya da çok demokrasinin geçerli olduğu ülkeler için söz konusudur.
         Batımızda kalan ülkelerin belli başlılarında yürürlükte olan siyasal sistem, bütün aksamalarına rağmen budur.
            Aksaklıklara, sistem içinde şimdilik çözümler bulunmaktadır.
            Dünyanın geri kalanında ise(ABD ve Rusya Federasyonu da içinde olmak üzere) siyasal iktidarların neyi temsil ettiği sorusunu ayrı ayrı irdelemek gerekir.

                                                    ***
             Bizde siyasal iktidarlar, çok partili sisteme geçilen 1950’lerden başlayarak, bütün aksamalarına ve kesintilere karşın halk iradesini temsil ediyordu.
          Yine 1950’lerden başlayarak iktidarlar halk oyuyla geliyor, halk oyuyla gidiyorlardı.
         27 Mayıs 1960’ta  halk oyuyla gitmeye niyeti olmadığı anlaşılan siyasal iktidar(bana kalırsa ağırlıklı olarak iç dinamizmin temsilcisi olan güçlerce) gönderildi ve tıkanıklık açıldı.
        Demokrasiye işlerlik kazandırılmasıyla ülke bir süre rahatladı.
         Fakat bu kez 12 Mart ve 12 Eylül darbeleriyle kazanımlar geri alınarak bu günlerin temelleri o günlerde atıldı.
          Bu darbelerin temel hedefi, başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçi halkın , köylülüğün,esnafın ve memurun örgütlenmesine engel olmaktı.
            Bunda da büyük başarıya ulaşıldı.

                                                              ***
       Bu gün gelinen nokta ise kötünün daha kötüsüdür.
        Günümüzdeki siyasal iktidarın neyi temsil ettiğini görmek için 2000’öncesinden başlamak gerekiyor.
           Yüzde yirmiler gibi bir oy oranıyla İstanbul’a Belediye Başkanı olan kişinin  daha sonra başkanı olacağı siyasal partinin  yine o oranlarda bir oyla parlamentoda bu oranın üç katı sayıda milletvekili elde etmesi yaşamakta olduğumuz  günlerin  başlangıcıdır.
           Böyle bir haksızlık ve orantısızlıkla siyasal iktidarı ele geçiren ekibin, bütün bir ülkeyi değil , var olan toplumsal sınıflardan herhangi birini temsil etmek gibi bir derdi de , yükümlülüğü de olamazdı.
            Nitekim, bazen geri adımlar atılıyormuş gibi yapılarak adım adına gelinen ve 2018’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle de ulaşılan noktanın, demokrasiyle uzak yakın bir ilişkisi olamaz.
            Türkiye’de bugün yürürlükte olan, bir dikta rejimidir.
             Bu dikta, dış ve iç koşulların izin  verdiği ölçüde ilerleyecek kadar akıllı ve hesaplı davranıyor.
              İktidarı kaybetmemenin koşularını da hazırlamak için elinden gelen her önlemi alıyor.
              Bu siyasal iktidar bu ülkede  bu gün en başta kendilerininki olmak üzere bir zümrenin ve irili ufaklı yandaşlarının çıkarlarını temsil ediyor.               Sahnelemeye çalıştığı demokrasi oyununda rol almak isteyen, sanatçı, siyasetçi, gazeteci,akademisyen,  bu oyunda ancak figüran olabilecek, işi bittiğinde bir kenara atılacak, unutulacak, silinecek, yok olacaktır.
                 Destekçi kitlelerin konumu da figüranlıktan farksızdır.
                 Aydınlanmanın, cumhuriyetin değerlerini savunanların yapması gereken, bu iktidarla diyalog aramaksızın, nezaket için bile olsa ona yasallık sağlayacak en ufak bir  ödün vermeksizin, bir milim gerilemeksin, , kararlılık ve cesaretle ilerlemektir.
                Bir  milim gerisi uçurumdur.

290519/Kültür ve Siyaset

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.