16 Mayıs 2019 Perşembe

BİR BAŞKA TÜR


     Duygusal bir yanları olup olmadığı konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığımızı düşündüğüm bitki  ve böcek türlerini bir yana bırakırsak, duygu dünyası olan iki canlı türü tanıyoruz: İnsanlar ve hayvanlar.
      Hayvan dünyasını da yeterince, hatta belki hiç tanımadığımızı, bu konuda yepyeni ve şaşırtıcı buluşlara ulaşılacağını düşünüyorum.
      Fakat  bu yazıda ben,  insan türü içinde ortaya çıkan, adeta yeni bir türden, bir üçüncü türden söz etmek istiyorum…
                                                  ***
    İnsanı tarif et deseler, şöyle derdim:
   Düşünen, araştıran,özeleştiri yapabilen bir canlı türüdür.
   Kuşkusuz sayısız başka özelliklere de sahibiz.
    Hissetmek, kaygı duymak, pişman olmak vb…
   Fakat ben hepsinin en üstüne, özeleştiri yapabilme özelliğimizi koyuyorum.
   Onun temellerini, içeriğini de düşünme ve araştırma yetilerimizin oluşturduğunu düşünüyorum.
                                                       ***
       Üçüncü tür diye adlandırdığım canlı türü, eninde sonunda bir insan türü kuşkusuz.
      İnsan türünün bir parçası, bir bölümü.
      Fakat sanki insanı insan yapan en temel özelliklerden; yukarıda sıraladığım düşünme, araştırma, özeleştiri  yetilerinden bütünüyle yoksun bir tür bu.
       Hatta belki bu yetilere hiç sahip olmamış.
       Kilitlendiği bir amaç var.
        Bu amaca ulaşma uğrunda yapamayacağı hiçbir kötülük, söylemeyeceği hiçbir yalan, çevirmeyeceği hiçbir dolap yok.
        Özellikle yalan söyleme konusunda inanılmaz ölçüde pervasız.
        Bugün söylediğinin yarın tam tersini rahatlıkla söyleyebiliyor.
        Kavramları alt üst etmede;suçluyu suçsuz, suçsuzu suçlu göstermede büyük beceri sahibi.
          Yalan söylüyorsun dendiğinde ve kanıtları gösterildiğinde;mantıklı yanıtlar vermek, gerekiyorsa özeleştiri yapmak yerine, sizi kendisine hakaret etmekle suçlayabiliyor.
           Gerçekten hakaret eden kişiyle bir çıkar bağıntısı söz konusu  olduğundaysa, sanki böyle bir şey hiç yaşanmamışçasına işbirliği yapabiliyor.         
             Bunlar, sıradan,normal , bildiğimiz insan türünün  anlaması  hiç de kolay olmayan şeylerdir…
                                         ***
   İnsanı insan yapan temel özellikler demiştim.
   Utanma ve onur duyguları da bu özellikler arasındadır.
   (Hayvanlarla az çok ilişkisi olanlar o canım yaratıkların da bu duygulardan yoksun olmadıklarını görmüşlerdir.)
     Günlük yaşamlarımızda, sıradan ilişkilerde,  yalan söyleyen birinin yalanını yüzüne vurup  kanıtladığımızda, eğer az çok insan olma onuruna sahipse,en azından susacak, utanacaktır.
      Bu temel  insan özelliğinin eğitimle, öğretimle de ilgisi yoktur.
      Hatta en eğitimsiz, toplumun en alt tabakalarından insanların onurlarına çok daha düşkün olduklarını biliriz.
       Buna karşılık üçüncü tür  diye adlandırdığım bu canlı türünde utanmanın zerresini göremezsiniz.
         Yalanlarını ,gerçeği ters yüz eden davranışlarını yüzlerine vurmanızın hiçbir yararı, hiçbir olumlu sonucu yoktur.
         Bu türün mensuplarının kendileriyle baş başa kaldıklarında da bir “vicdan muhasebesi” yaptıklarını hiç  ama hiç sanmıyorum. 
      Aralarından   bu yönde eğilim gösteren birileri çıkacak  olursa, onu hemen dışlar, sesini keser, yok ederler.
                                                  ***
           İnsan bir gelişim ürünüdür.
           Düşünme, araştırma(irdeleme), özeleştiri, onun olmazsa olmazlarıdır.
            Bu  en temel insan özelliklerinden yoksun  bu üçüncü canlı  türünün elinde  iktidar  erkinin bulunması ise  insanlık için büyük bir tehlikedir.
              Bu türle  bire bir diyalog arayarak sonuç alınacağını düşünmek büyük bir yanılgıdır.
           Çünkü böyle bir diyaloga girmeye öncelikle yaradılışları  engeldir.
              Sözle, mantıkla onu etkileyemezsiniz.
              Sözleriniz, mantıksal kanıtlarınız geçirimsiz  bir engele çarparak kırılıp dökülecek, bozulacak, anlamlarını yitirecektir.
               Bu yönde ısrar edecek olursanız, kendinize, kendi insan olma özelliklerinize saygınız da zedelenecektir.
                   Öyleyse ne yapılabilir?
              Öncelikle  en somut, en gerçek anlamıyla   güçlü, donanımlı olmak ve bu gücün görülmesini sağlamak onu yenilgiye uğratmanın temel koşuludur.
                 Sözün ve mantığın etkili olacağı alanlar ise, bu üçüncü türün akıl dışı  yalan ve baskılarına karşın sağduyu ve mantık ölçülerini henüz büsbütün yitirmemiş kitlelerdir.

 Ataol Behramoğlu/Kültür ve Siyaset/150519

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.