6 Haziran 2019 Perşembe

İSLAMBOL’MUŞ…


     Her şeyden önce Türkçesi kulağa hoş gelmiyor.
    “Bol” sıfatı,  o da bazı durumlarda, eşyalar ve kavramlar için kullanılır.
     Örneğin, yemek bol deriz.Fakat masada çatal bıçak bol denir denmesine de, yeterince var, çok vb. demek daha doğru olur.
      Mutluluk, sevinç sözcükleri için “bol” sıfatını “Ben İsterim ki” adlı şiirinde Azerbaycan’ın büyük şairlerinden Resul Rıza pek güzel kullanıyor.
                         
                            Ben isterim ki
                            Sevinç,mutluluk bol olsun
                            Yürekten yüreğe
                           Ülkeden ülkeye
                            Açık yol olsun
 
   Burada da “sevinç”, “mutluluk”  gibi olumlu kavramlar “bol” sözcüğüyle nitelenerek bu sıfatın işlevi eşyadan kavrama doğru olarak genişletilmiş oluyor.
Özetle yiyecek bol olur ama kıtlık bol olmaz, mutluluk bu şiirde dile getirildiği gibi bol olabilir ama mutsuzluk  bol olmaz.
          Bol sözcüğünün bir de dar’ın karşıtı olarak kullanışı var, “pantolon bol” gibi…
         Bunlar(her dilin  kendine özgü incelikleri  gibi) Türkçe’nin incelikleridir.
            Şimdi düşündüğümde, bu sözcüğün, canlılar için, bu arada insanlar için kullanılabildiğinin örnekleri de geliyor aklıma.
                    “Bu bahçede kedi köpek bol, kuş bol..”, “bu ailede çocuk bol”  gibi cümleler kurulabilir…
                    Bu gibi kullanılışlarda da, biraz düşününce, “istemediğin kadar”, “gereğinden çok” ironi  nüansları sezilebiliyor…
                  Bu nedenlerle   “İslam” kavram olarak da, “Müslüman kişi” olarak da bol sıfatıyla yan yana  iyi durmuyor.
        Nesneleşiyor, sıradanlaşıyor,basitleşiyor, azaltılıp çoğaltılabilecek bir şey durumuna indirgenmiş oluyor…
                       Bu söylediklerim   ses benzerliğinden yararlanarak “İstanbul”u  “İslambol” yapan bir zevk ve bilgi düzeysizliğinin dil bilgisi bakımından kısa eleştirisi.
                         Tabii anlayana.
                      Sözcük sokakta kalsa, konuşma dilinde ses benzerliklerine yakıştırılarak yapılmış herhangi bir sözcük olarak üzerinde durmazsınız.
                        Öyleydi nitekim de.
                             Fakat siyasal propaganda amacıyla kullanıldığında durum değişiyor.     
                    Türkçe’nin , İstanbul’un ve  din değerlerinin , zevksizlik , bilgisizlik ve ayrımcılığın   âleti  yapılmasına izin vermemek gerekiyor.

                                                   ***
     Paris’te benim yönetiminde yayınlanan Anka dergisinin İstanbul özel sayısının kapağında İstanbul’un uzun tarihi boyunca  çeşitli dillerde sahip olduğu adların bir listesi vardır. Bu özel sayıyı arşivimde bulamadım ne yazık ki. Bu adlardan internette bulduğum bir kaç tanesini sayayım:Vizantion,Bizantium,Antoninya Alma Roma, Constantinople,İstinpolin, Tsargrad,Vizant, Stimbol,Estambol,Eskomboli vb…  Bunlardan Constantinople Bizans  imparatorluğu süresince şehrin adı olarak kalmış.
        Kaynaklarda  Fetihten sonraki yüzyıllarda bu adın yanı sıra başta Dersaadet olmak üzere  Payitaht-ı Saltanat,Deraliyye, Südde-i Saadet vb. başkaca adların kullanıldığı belirtiliyor.
        Halk arasında söylenegelen İstanbul adının resmileşmesi ise 1929’dadır. Nitekim “3 Ocak 1929’da Türkiye Cumhuriyetinin posta telgraf ve telefon genel müdürü, merkezi İsviçrenin Bern şehrindeki Uluslar arası Posta,Telgraf ve Telefon kuruluşuna yazılı olarak bundan böyle Constantinople yerine İstanbul adını kullanılması gerektiğini “resmen  bildiriyor.
           Yani İstanbul’un İstanbul oluşu da, şehri düşman işgalinden  kurtaran, geleceğin Cumhuriyet’inin  aldığı kararın sonucudur.

                                                      ***
          Bu günlerin modasının, câmilerde yapılan ve belli ki  yapılacak olan  konuşmalarda,  İslambol/Constantinople gibi uydurma  ayrılıklar ve karşıtlıklar yaratarak  kaybettikleri İstanbul’u yeniden ele geçirmeye çalışmak çabası  olacağı  anlaşılıyor.
Türkçeyi, İstanbul’u ve halkın samimi inançlarını  bunlardan kurtarmak gerekiyor…

Ataol Behramoğlu/Kültür ve Siyaset/050619

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.