7 Ocak Çarşamba günü Paris’te
yayınlanan haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo ‘nun Bastill Alanı
yakınlarındaki bürosuna yapılan silahlı
saldırıda on iki kişi yaşamını kaybetti.
Kurbanlardan 1934 doğumlu Georges Wolinski ülkemizde de
tanınan, dünyaca ünlü bir karikatürist.
Seksen yaş üzerindeki Wolinski’yi,
yetmişli yaşlarının üzerindeki, yine
karikatür ve mizah sanatçıları Jean Cabut ve Philip Honoré izliyor.
Katliamın kurbanlarından, Tignous
takma adıyla bilinen karikatürist
Bernard Verlhac 1957;derginin editörü, karikatürist Stéphane Charbonnier(Charb)
1967 doğumlular..
Katliamda bu beş seçkin mizah, yergi, hiciv, karikatür
sanatçısının yanı sıra, derginin
hissedarlarından, o sırada büroda bulunan ekonomi yazarı Bernard Maris,
psikoanalist Elsa Cayat da yaşamlarını yitirdiler.
Öteki kurbanlar, iki güvenlik görevlisi
başkaca görevliler.
Bunları elden geldiğince ayrıntıyla
yazmanın nedeni, olayı bir haber bildirme soyutluğundan, politik vb. bir söylem olmaktan çıkararak göz
önünde canlandırabilmek…
Söylediklerimi şu cümlede
özetleyebilirim: Yıllar içinde, bütün bir ömür süresince olgunlaşmış, pişmiş,
yücelmiş bir akıl, zekâ ve yetenek birikimi;
bir anda aptallık,
budalalık, ahmaklık, zalimlik tarafından yok ediliyor.
Bunu anlamak, kabul edebilmek, olağan
saymak, çeşitli gerekçelerle
açıklamasını yapmaya
çalışmak, yaşanmış olan kişisel ve
toplumsal trajedinin büyüklüğünü,
boyutlarını küçültmek olur….
***
Zekânın aptallık tarafından
katledilmesine, hakikatin yalanla örtülmesi çabasını eklemek gerekir.
Bu her zaman, hep böyle olmuştur.
Uzağa, başka sayısız örneğe gitmeden,
Charlie Hebdo trajedisinin ülkemizdeki yansımalarını örnek verelim.
Sarayda oturan biri, katillerin
Fransız olduğunu ileri sürerek aklınca bir katışıklık yaratmaya çalışıyor.
Yani, cinayeti işleten Fransa’nın
kendisidir demeye getiriyor.
Söz konusu kişiler Fransız yurttaşı
olabilirler ve bu anlamıyla Fransız’dırlar…
Şimdi, bu sözü eden kişiye şunu
sormak gerekmez mi:
Sen kendi ülkende Türkiye
Cumhuriyeti yurttaşı kimliğini kuşaklar boyunca taşımakta olan kişilerden “Türk”
sözcüğünü esirgerken, onları etnik aidiyetlerine göre bin bir parçaya ayırırken
ve zaten genel olarak da bu sözcüğü ağzına almaktan korkarken, büyük olasılıkla
ancak bir kuşaktır Fransız yurttaşı olan kişileri hemen Fransız olarak nasıl
niteliyorsun?
Yalancılık ve iki yüzlülük değil mi
bu?
Ve amacın, hakikati yalanla
örterek örtbas etmeye çalışmak mıdır?
Bu ise, zekânın aptallık
tarafından katledilmesini içinden onaylamış olduğunun, buna için için
sevindiğinin, zihninden geçtiğine kuşku duymadığım “oh olsun”lu sözleri
yakınlarına belki de söylediğinin kanıtı değil mi?..
****
Karikatüristin öldürülmesi, zekânın
aptallık, cesaretin korkaklık, mizah duygusunun bönlük, düşünme yeteneğinin
budalalık tarafından katledilmesi demektir.
Ama biliyoruz ki insanı insan yapan
özelliklerin başlıcalarıdır bu özellikler
ve bütün bir insanlık
tarihi süresince ne kadar yok edilmek
istenmişlerse de
var olmayı, hem de büyüyerek,
yücelerek var olmayı sürdürmüşlerdir.
Aptallık önünde eğilip bükülen zekâ,
korkaklığa yenilen cesaret, bönlüğe teslim olan mizah duygusu, budalalığın
buyruğuna giren düşünme yeteneği,
insan olmaktan vaz
geçiş demektir.
Tek tek kişsel yaşamlar için söz
konusu olabilir böyle bir teslimiyet…
Ama bütün bir insanlık için, hiç bir
zaman!..
Ve o insanlığın zeki,cesur, düşünme
yeteneğine sahip ve mizah duygusunun
insan olmanın en temel değerlerinden olduğunu bilen öncüleri,
düşünürleri, sanatçıları, eylemcileri her zaman olacaktır…
Özgürlüğün simgelerinden Bastill
Alanı yakınlarında yaşamlarını yitiren
Charles Hebdo
şehitleri , daha insanca bir geleceğe doğru yürüyen insanlığın kalbinde, bu öncüler
arasında yerlerini almıştır.
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/170115
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.