İki hafta önceki yazımda şiirimizin yaşayan
en önemli ve öncü ustası saydığım Özdemir İnce’nin yeni kitabının yanı sıra,
Ergin Yıldızoğlu, Tuğrul Keskin, Haluk Şahin, Abdullah Nefes, Yücel Kayıran,
Salih Bolat ve İbrahim Baştuğ’un 2014’te
yayınlanan şiir kitaplarına elden geldiğince değinmiştim…
Bu yazımla 2014 şiir turumu tamamlamak
istiyorum…
“Paris’te
Kavalla Son Prelüd” ün şairi Âba Müslim Çelik gerçek bir ozanlık mayası
taşıyan şairlerimizin başında gelenlerdir. Şiirleri kadar kişiliği ve şiir
üzerine yazıları da şairce, derinlikli ve ilgi çekicidir.
Özlü, kısa dizeler, özgün sözcüklerle
yazılmış, bir Güney Doğu ve Yılmaz Güney destanı…”Yağmur damlalarına mırıldanarak yazılmış” şiirler… (“Buğday Kokuyuşlu” adlı, inci tanesi gibi
güzel ve değerli şiirden…)
***
Dikkatsiz bir gözün “sarmaşık” diye okuyacağı “sarmaşk”ın
yazarı Ünal Ersözlü, Otuz yılı aşan şiir serüveninde incelikli bir ustalığı
sergiliyor.
“Sarmaşk”a bir aşk şiirleri toplamı diyebiliriz. Duygusal aşk ve bedensel aşk
bu şiirlerde
gerçekten de sarmaşıyor birbiriyle, sarmaşk
oluyor… Kitaba adını veren ilk şiirdeki şu giriş dizelerine bakın:” İzmir şehrinde,
Alsancak’ta/Sonbahar,şefkatli hep yaza/Kitapçıda susuyorum sana/Masalsı
yıldızlar aramızsa/İşte siyah bir inci öpücüğün/Manolya kokuyor yanağım/Çiçeklerce, güzel akıyorsun/” Ve
şu Hayyamca dizeler: “Aşkından çıldırıyorum/Bedenin bedenimde/İşte
ne ben kalıyorum/Ne de sen kendinde…”
Hayır, bizim ülkemizde
şiir ölmez!
***
Şiirden epeydir uzak
düşmüş görünürken “Gece/Şarkılar”la
çıkagelen Melih Akoğul, bu sürede şiiri
sadece içinde taşıyarak değil çalışarak da yaşadığını
gösteriyor… Bizim
kuşağımız o yıllarda(ve özellikle de öykünmeci, kötü örneklerine) ne kadar
karşı çıkmış olsa da, İkinci Yeni şiir anlayışının dize işçiliği, farklı
gerçekçiliği, metaforu öne çıkarışı şiirimizi çok derin etkiledi.”Karnesinde kırık bir aşkla” daha çok çocukluğunu
dile getiren Merih Akoğul’un kitabında en sevdiğim şiirlerden, “Kuzey Şarkısı”ndan bir bölüm: “ Sana
Pragdan bir aşk getirdim/Kayıp oyuncak;/Harfi eksik bir rüzgâr/Mucize bir şapka
gibi/İstediğin oyuncağın yerine”
***
Geçen yıl yayınlanan şiir kitapları
arasında, çok genç bir şairin, Figen
Yılmaz’ın “Dünyaya İki Satır”ı da
bulunuyor. “Denemeler-Şiirler” alt
başlığını taşıyan kitabı okumaya koyulduğunuzda Figen Yılmaz’ın dünyaya
söylemek istediklerinin pek de iki satırla sınırlı olmadığını hemen anlıyorsunuz… Denemelerinde olduğu gibi
şiirlerinde de düşünen bir şair bu..Ve yeni şiirimizi olduğu kadar, klasik
şiirimizi de iyi bildiği hemen anlaşılıyor.. Figen Yılmaz’ın özenle basılmış bu
ilk kitapta ulaştığı ses, mecaz ve kavram dünyasını daha da yukarılara
taşıyacağına inanıyorum. Şu dizeleri yazan genç şairden bunu beklemeye hakkımız
var: “Çılgınca düşlerim var/Çılgınca
fikirlerim/Varlıkla-yokluk arasındaki/O bilinmez çizgideyim…”
***
Ve bu yazıda değineceğim en yaşlı şairin,
1939 doğumlu Yücel Çubukçu’nun “Aşka Rumuz”u… Öğretmenlik mesleğinden
emekli olduktan birkaç yıl sonra memleketi Kadirli’ye taşınan sayın Çubukçu’nun
bana orada imzaladığı toplu şiirler kitabı, hece ölçüsünü kalıplaşmadan
içselleştirmiş, yöresel sözcükleri ustaca ve yerli yerinde kullanmayı bilen, şiire
gerçekten gönül vermiş bir bilge şairin ürünleri… “Nisan” adlı şiirin şu dizeleri , yöresinin ölümsüz ozanı
Karacaoğlan’la birlikt birlikte bir Orhan Veli tadı duyumsatmıyor mu…
” Portakal altında
vakit ikindi/Güneyden içime esinti indi./Uzandım
başımı keseğe koyup,/Tüm güzel duygular düşüme sindi/(….)Gönlüm bir şehzade
atına bindi/Atım deh demeden birden yekindi./Vardı bir güzelin gönlünü
soyup,/Sıcacık bir öpücükle yetindi..”
***
Evet, şiir ölmez Türkiye’de.. Ölmeyecek…
Fakat raflarından
şiir kitaplarını kovan, ya da bu alandaki yayınları yeterince dikkat ve özenle
izlemeyen kitapevlerinin şiir sevgisizliği ve ilgisizliği üzüyor……
Ataol Behramoğlu/Pazar Söyleşileri/180115
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.