13 Eylül 2014 Cumartesi

ÜÇ CUMHURİYET


Cumhuriyet” sözcüğünün geçtiği üç değerimizden ilki Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Bu anlamda ikinci değerimizin Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu düşünüyorum.
Üçüncü değerimiz, adı gibi kendisi de cumhuriyet kavramıyla özdeş olmuş Cumhuriyet gazetesidir.
Her üçü de eleştiriye açıktır.
Fakat her üçünü de göz bebeğimiz gibi korumamız gerektiğinden kuşkum yok.


***
İlkinden başlayalım.
Türkiye Cumhuriyeti bir mucizedir.
Türkiye Cumhuriyeti bizim yakın ve uzak tarihimizde eşsiz ve çok büyük bir devrim, insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır.
Cumhuriyetin düşmanlarına, bu demektir ki laiklik ve aydınlanma karşıtlarına söyleyecek bir sözüm olamaz. Onlar her zaman vardı, şimdi her zamankinden daha örgütlüler, yarın da var olacaklar. Kesinlikle emperyalizmin buyruğunda ve güdümünde, ülkemizde ve bulunduğumuz coğrafyada, özgür düşüncenin, aydınlanmanın, insan olma mutluluğunun en büyük düşmanları, katilleri olarak varlıklarını sürdürmekteler.
Bu konuda sözüm, ikinci cumhuriyetçi, yetmez ama evetçi, daha bilmem necileredir… Bir zahmet açın, “Söylev”i, Atatürk’ün “Söylev ve Demeçleri”ni, aleyhte yazılmış “Bozkurt”tan başlayarak bu konularda yazılmış kitapları, ilk kez, ya da yeniden, satır satır okuyun.
Sonra kalmış olduğu kadarıyla vicdanınızın sesine kulak verin. Ne yaptığınızı, ne yapmakta olduğunuzu bir kez daha düşünün. Laik Türkiye Cumhuriyetinin nasıl bir bataklığa saplanmış olduğunu hâlâ
göremiyorsanız, sizin için de söylenecek söz olamaz. Yeriniz aydınlanma düşmanlarının yanı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin yazılmış ve yazılacak en karanlık sayfalarıdır.
Fakat yağma yok!
Dün olduğu gibi bu gün de, emperyalizme, aydınlanma düşmanlığına karşı, canımız pahasına savaşımı sürdürmeliyiz, sürdüreceğiz.
***
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Cumhuriyetinin yarattığı bir siyasal oluşumdur. Varlığını, kimliğini bu cumhuriyetin değerlerine borçludur. Tıpkı Türkiye Cumhuriyetinin kendisi için olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisinde de gerçekleşmesi gereken değişimler geriye doğru değil ileriye doğru olmak zorundadır. Çok somut konuşacak olursak, merkezde ya da merkez sağ siyaset alanındaki boşluk bir an önce dolmak zorundadır. Fakat bunun adresi Cumhuriyet Halk Partisi değildir. Cumhuriyet Halk Partisi sağdaki değil soldaki boşluğu doldurmak için çaba harcamalıdır. Cumhuriyet Halk Partisinin yeminli düşmanları için de söyleyecek sözüm olamaz. Fakat soldan, yurtsever, laik, aydınlanma bilincine sahip kişilerden ve çevrelerden gelecek eleştiriler yapıcı, akılcı, aydınlatıcı olmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisinin mayası, tıpkı Türkiye Cumhuriyeti için olduğu gibi, sağda değil solda, emperyalizm karşıtlığında, yurtseverlikte, kayıtsız koşulsuz laiklikte, emek ve aydınlanma dostluğundadır…
***
Bu söylediklerim bire bir gazetemiz için de geçerlidir.
Her şey gibi Cumhuriyet gazetesi de değişimlere açıktır, değişmek zorundadır.
Fakat varlığını borçlu olduğu, aynı mayadan yoğrulduğu Türkiye Cumhuriyetinin değerlerine sadakatle bağlı kalmak koşuluyla.
Cumhuriyet okuru sözcüğün bütün anlamlarıyla cumhuriyetçidir.
Sabırlı, bilinçli, gazetesine gönülden bağlı, fakat aynı zamanda titiz, kılı kırk yaran bir okurdur bu…
Cumhuriyet yöneticisi, yazarı, çizeri ,çalışanı, gazetenin de kendisin de varlığını bu sevgili okura borçlu olduğunu kuşkusuz bilmektedir.
Yazımı, ilk paragraftaki dileğimi tekrarlayarak noktalayayım:
Üç cumhuriyetimizi de, yapıcı eleştiriyi ve Cumhuriyetimizin temel değerleri doğrultusunda ileriye doğru değişim gereklerini göz ardı etmeksizin, göz bebeğimiz gibi korumalıyız.






Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/140914

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.