Dua Arapça bir sözcük.
Osmanlıca-Türkçe sözlükte anlamı şöyle açıklanıyor:
1)Tanrıya yalvarma, yakarı.
2 )Birinin iyiliği için Tanrıya yalvarma.
3)Böyle bir yakarışta okunan ibareler.
***
Arapça dua’dan bu kez farsça, duacı anlamına gelen duagû sözcüğü türetilmiş…
Bunu biz mi yaptık, yoksa böylece Farsçadan mı aldık, bilmiyorum doğrusu.
Duagû dua eden demek ama, bir karşılığı daha var: Vakıf idaresinden ücreti olup karşılığında dua etmekle ödevli kimse….
Böyle bir maaşlı duacı tanımıyla benim gibi ilk kez karşılaşmış olanlar da benim gibi şaşırmış olmalılar…
Duagûyan da duagû’nun çoğulu… Yani dua etme karşılığında Vakıf idaresinden ücret alanlar…
***
Almanya’da cenaze törenlerinde ücretli ağlayıcılar diye bir meslek olduğunu işittiğimde şaşırmıştım…
Bunlar herhalde özel şirketlerin elemanı olmalıdır…
Osmanlının ücretli duagûyanı bana bu meslek erbabını düşündürdü.
Vakıf idaresinden ücretli olduklarına göre kuşkusuz resmi bir görevleri olmalı…
Bu da olasıdır ki ordu savaşa giderken ve savaştayken dua etmekti…
Bu kurumun varlığı ne kadar süre devam etmiştir, bir başka deyişle de bütçedeki yükü ne zaman anlamsız ve ağır gelmeye başlamıştır incelenmeye değer.
****
Çağdaş, laik toplumlarda da bir dine bağlılık ve esas olarak da bu inançtan kaynaklanan dua gereksinimi , kişisel bir olgu olarak hiç kuşkusuz anlaşılır bir şeydir ve saygıya değer.
Buna karşılık dinsel ifade ve deyimlerin resmi ağızlarda giderek daha sık kullanılır olması, dua olgusunun kişisel bir inanç ifadesi olmaktan çıkarak kurumsallaşmaya yönelişi; devlet kurumlarının her inanca eşit mesafede olması gereken çağdaş, laik bir toplumun varoluş ilkeleriyle bağdaşamaz.
Günümüzde “düagûyan” adında bir meslek grubu bulunmuyor.
Fakat dertlerine deva bulunmasını bekleyen samimi inanç sahibi çaresiz insan topluluklarının sorunlarını ve sorularını dualarla karşılayıp ört bas etme çabasındaki düagüyân erbabının devletin her kurumunda, üstelik yönetici olarak varlıkları açık seçik ortadadır..
***
Devlet yönetiminin her kademesindeki kişilerin ağızlarından çıkan her sözcüğün oradan tartılarak çıkması gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet kuruluşunun adıdır.
Laiklikle bağdaşmayan sözler ve davranışlar, kimin tarafından söylenmiş ve yapılmış olursa olsun, devlete, cumhuriyete karşı işlenmiş suçlardır.
Her birey kendi kişisel yaşam alanında, inancının gereği olduğuna inandığını dile getirmek ve gerçekleştirmekte özgürdür kuşkusuz.
Fakat devlet(ve toplum), kimi kez yatıştırma aracı, kimi kez inanç sömürüsü, kimi kez sopa gibi kullanılan dinsel ifadeler ve dualarla değil, hukukla, bilimle yönetilir.
Ataol Behramoğlu
06.05.20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.