10 Ekim 2019 Perşembe

Hayvan hakları


İçinde bulunduğunuz ekim ayının dördü bütün uygar dünyada hayvanları koruma günü olarak kutlanıyor ya da hayvanlara karşı sorumluluklarımız anımsanıyor.
Bu yıl bizde de sosyal medyada ve geleneksel medyada sanatçıların, siyaset insanlarının hayvanlarla fotoğrafları yayımlandı.
Hayvanlara sevgimiz ve sorumluluklarımız dile getirildi.
Fakat bunlardan başka ne yapıldı, belli değil.
Daha doğrusu belli: Hiçbir şey...
Örneğin hayvanlara karşı işlenen suçlarda hapis cezası getirilmesi konusunda ilgili kanunda yapılması gereken değişikliklere ilişkin somut bir adım atılmış değil.
Bunun gibi hayvan barınakları, hasta ve yardıma muhtaç hayvanların tedavileri ve korunmaları konularında laftan öteye somut bir şeyler yapılmış ya da yapılmakta olduğunu da pek sanmıyorum.

***

1822’de İngiltere’de kurulan Hayvanları Koruma Birliği bu alanda bilinen ilk girişim.
Bizde de 1908’de aynı adla bir dernek kurulmuş.
Bence ülkemizde hayvan hakları konusunda bilinçlenmenin bu ilk adımını önemsemeli, 4 Ekim’lerde o derneği de anımsamalı, anmalıyız.
Hayvan haklarını koruma dernekleri daha sonra Hollanda’nın Lahey kentinde bir araya gelerek Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu’nu oluşturmuşlar.
1931 yılında bu kez Floransa’da toplanan bu kuruluş 4 Ekim tarihini Dünya Hayvanları Koruma Günü ilan etmiş.
15 Ekim 1978’de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi ise bu alanda dünya ölçeğinde atılmış en önemli adımdır.

***

Dünyayı ve ülkemizi ilgilendiren yaşamsal önemde bunca siyasal sorun varken hayvan haklarının tarihçesi ve ayrıntıları hakkında kafa yormamı yadırgayan okurlar olabilecektir belki.
Fakat ben ülkemizde de bu konunun öneminin farkında olanlarımızın çoğaldığını mutlulukla görüyorum. 24.06.2004 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu gerçekten de kapsamlı, ayrıntılı bir yasadır.
Zayıf yanı ise, son zamanlarda tartışıldığına tanık olduğumuz gibi, hayvanlara karşı işlenen en ağır suçların bile para cezalarıyla geçiştirilmiş oluşudur.
Kendi payıma, ben hayvanlara karşı işlenen suçların karşılığının, korunmaya muhtaç insanlara, çocuklara karşı işlenen suçlar için uygulanan cezaların ağırlığında olması gerektiğine inanıyorum.

***

Bu yıl Kırmızı Kedi “Turuncu Kitaplar” dizisinde yayımlanan “Hayvan Hakları” başlıklı kitap, bu alanda öğretici bir el kitabıdır.
Bu küçük, oylumlu, fakat zengin içerikli kitapta, konu felsefi, ahlaki, yasal bütün yönleriyle ele alınıyor.
Hem “insana indirgenmiş” (insanla benzeştirilmiş), hem onun karşıtı olarak “nesne-hayvan” (hayvan-makine) kavramlarının her ikisinin de eleştirildiği kitapta, özetle, “hayvanlara haklar tanımanın aslında insana doğa üzerindeki, hayvanlar da içinde (bence en başında) olmak üzere tüm varlıklar üzerindeki egemenliğini sınırlandırma sorumluluğunu yüklemek” demek olduğu irdelenip derinleştiriliyor...
Konu tam bu noktada böylece hayvan haklarını savunmanın da ötesine geçerek insan dediğimiz bu canlının bütün tarihiyle, şimdisiyle ve böyle giderse onu bekleyen geleceğin ne olabileceğiyle yüzleşmesi olarak daha da yaşamsal bir boyut ve anlam kazanıyor.
Ve yine bu noktada insan olma bilinci bir üstünlük değil sorumluluk, egemen olma değil eşitlik, sömürüp tüketip yok etmek değil, koruyup üretip var etmek bilinci olarak gerçek insan olmaya götürecek yolu işaret ediyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.