25 Eylül 2016 Pazar

CUMHURİYET AYDINININ ÖLÜMÜ


Tarık Akan için yapılabilecek en özlü ve doğru tanım onun bir Cumhuriyet aydını olduğudur.
Cumhuriyet aydınını ben önce babamda ve onun arkadaşlarında tanıdım.
Kişisel, fiziksel farklılıkları ne olursa olsun, hepsinin en tartışılmaz özelliğinin yurtseverlik ve Atatürk hayranlığı olduğunu gördüm. 
Kocaman, ciltli bir kitap olan Nutuk’u babamın kitaplığında bulup satır satır okuduğumda, lise öğrencisiydim.
Aynı kitaplıkta, aklıma bir çırpıda gelenleri sayacak olursam, Gorki, Puşkin, Anatole France,1940’larda ve daha öncelerde yayınlanmış başkaca klasikler vardı.
Nasıl bir şeydi bu?
Öksüz büyümüş bir çocuk, nasıl üniversite öğrenimi görebilmiş, nasıl böyle bir kişilik ve kitaplık sahibi olabilmişti?
Bu sorunun yanıtı Cumhuriyette ve onun aydınlığındadır.
***
Tarık Akan’ın sözlerinde, duruşunda, davranışlarında, aşırılıktan uzak gülüşünde ve şakalarında, araştıran bakışları ve karşısındakinde saygınlık uyandıran yumuşak, bilge ağırbaşlılığında; ülkemiz için duyduğu içten sevgi ve kaygıda ben her zaman, sözünü ettiğim Cumhuriyet aydınının ortak özelliklerini gördüm…
Kurtuluş savaşı yıllarının bir aydını olsa kuşkum yok ki bir komutan, bir kahraman olarak seçkinleşirdi.
Tevfik Fikret’in tanımladığı “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” bir aydın ve insan olmanın, günümüzde ender rastlanır bir örneğiydi.
Kişiliğinde şaşırtıcı ve hayranlık uyandıran bir başka şey, göz kamaştırıcı bir ün ve görünüşe sahip bir insanın, böylesine alçak gönüllü ve gösterişten uzak oluşuydu.
Tarık Akan asker-bürokrat bir ailede doğup büyümüş olsa da, benim ve kuşağımın iyi bildiği mahalle arkadaşlığı, sokak kültürü özelliklerini de kişiliğinde içselleştirmiş bir arkadaşımızdı…
İlk filmlerdeki hanım evladı jönden çok, Hababam Sınıfının şakacı, bıçkın delikanlısına çok daha yakındı…
Bu nedenle de “Maden”in, özellikle de eşsiz bir oyunculuk örneği yarattığı“Yol”un unutulmaz kahramanlarına geçişi onun için güç değildi.
***
Babamın kuşağının Cumhuriyet aydınları, savaşlar ve yıkımlar sonrasında yaralarını sarmayı başararak aydınlık bir geleceğe doğru yürümekte olan ülkelerinin bir kez daha adım adım karanlıklara doğru sürüklenmekte oluşunun acısını yüreklerinde duya duya, kahır içinde, birer birer yaşamdan ayrıldılar…
O kuşaktan tek tük kalanlar varsa, ülkenin bugünkü durumuna bakarak, geri kalan yaşamlarını aynı kahırla sürdürmekteler…
Benim ve az daha genç Tarık Akan’ın kuşaklarıyla bu iki kuşak arasındaki Deniz Gezmiş kuşağından bugünlere kalan biz devrimci, yurtsever Cumhuriyet aydınları ise , birbiri ardına yaşamdan ayrılmaktayken, Cumhuriyetin de karanlıklara, yok oluşa sürüklenmekte oluşunun acısını, kahrını yüreklerimizde, benliğimizde duyumsuyoruz.
Seçkin, eşsiz Cumhuriyet aydını arkadaşımızı ,sevgili Tarık Akan’ımızı böyle bir karanlık zamanda sonsuzluğa uğurlarken, yaşamlarımız pahasına da olsa, onun okulunun sevgili öğrencileriyle bir ağızdan, Cumhuriyetin ölümüne asla geçit vermeyeceğimize bir kez daha and içiyoruz…

Ataol Behramoğlu/Pazartesi Notları/190916

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.