20 Ekim 2014 Pazartesi

Uzunköprü' de yayınlanan Hür Gazetenin Ataol Behramoğlu ile yapmış olduğu söyleşi..

HÜRGAZETE UZUNKÖPRÜ BASININI TEMSİLEN EDİRNE BELEDİYESİ 2.KİTAP FUARINDAYDI

Edirne Belediyesinin 17-26 Ekim tarihleri arasında düzenlediği II.Kitap Fuarına katılan genel yayın yönetmenimiz Selim Bekar; Hıfzı Topuz, Mustafa Işık, Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin, Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz-kızı Defne Ilgaz gibi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarıyla çeşitli konularda görüş alışverişinde bulundu ve 50.sanat yılını kutlayan yaşayan efsane Ataol Behramoğlu ile özel bir röportaj yaptı. Bu özel röportajdan satırbaşları şöyle:

SB: 50.sanat yılınızda en unutamadığınız anınız nedir?
AB: 1979 yılında kızımın doğduğu gündür………..

SB: Yazarlığa yeni başlayacaklara tavsiyeleriniz nelerdir?
AB: Her insanın bir konuda kabiliyeti vardır. Bu kabiliyetini değerlendirmek için de okumak ve sevmek gerekir………….

SB: Türkiye nereye gidiyor?
AB: Türkiye dediğimiz bu ülke 1.000 yıllık Anadolu geleneklerinden oluşmuştur. Bu 1.000 yıl içinde Anadolu kültürü ve çeşitli unsurlarıyla karışarak büyük imparatorluklar kurulmuştur. Bunda Türkçe ve orta Asya’dan gelenlerin kültürü en önemli etkendi. TC ise insanlık tarihinde çok büyük bir devrim temeli üzerine kuruldu. Mustafa Kemal’in önderlik ettiği bu devrim bir aydınlık dönemidir. Yani insan merkezlidir; hayatın esasının insanın yeteneği, bilgisi, bilim olduğudur. Bunun öncesinde de da 200 yıllık bir ilerleme tarihimiz vardır. 2.Mahmutlardan, 3.Selimlerden gelen ve Namık Kemal’lerin kuşağıyla yıldızlaşan bir aydınlanma devridir bu. Mustafa Kemal devrimi bütün bu aydınlanma çabalarının üzerinde yükselmiştir ve 20.yüzyıl Türkiye’si, işte bu imza gününde de görüyoruz; genç kızlarımızın çoğunlukta olduğu pırıl pırıl bir gençliğe sahiptir.. Gittiğim her yerde bunu görüyorum. Bundan 2 gün önce Trabzon’da bir etkinlikteydim; ardı kesilmeyen bir kuyruk vardı, orda da üniversiteli genç kızlarımız çoğunluktaydı. Cumhuriyet devrimi kadınlarımıza bu özgürlük yolunu açmıştır. Ama bugün çok iyimser olamıyorum; çünkü sanki her iyi şey silinerek geriye dönülmek isteniyor. Mustafa Kemal’in adı silinmek isteniyor. Atatürk Devrimleri sanki bir yanlışlıkmış gibi bir algı oluşturulmak isteniyor. Anadolu’nun çökmüş olduğu, işgalin olduğu unutulmuş gibi sanki. Ama karamsar değilim. Çünkü ben bu gençliğe güveniyorum. Birde Türk ulusuna, milletimize güveniyorum. Çünkü bizim milletimiz, Anadolu halkı sakin görünür ama içten içe de kaynar. Beklenmwdik zamanlarda da büyük tepkiler gösterir.

SB: Ortadoğu ateşi bizi sarar mı?
AB: Sarmış bile. TC Cumhuriyet tarihi boyunca komşularıyla dostça geçinmiş. Yunanistan’la olan Kıbrıs çatışması bile bir uzlaşma çizgisine kavuşturulmuştur. Her türlü provokasyona rağmen Türkiye sağduyulu davranmıştır. Ama son yıllarda komşularımızın neredeyse hepsiyle, özellikle Ortadoğu ülkeleriyle düşmanlık çizgisinin son noktasına geldik. Bu emperyalizmin bu coğrafyadaki oyunudur. Bütün mesele de petrole el koymaktır. Suriye’yi ele geçirmek, İran’ı ortadan kaldırmak. Yani her yerde etnik çatışmalar yaratarak o bölgelerde emperyalizmin 100 yıl 200 yıl öteye planlarını gerçekleştirmeye çalışmalarıdır. Bunun temeli de petrol. Dolayısıyla Türkiye’nin bu oyuna gelmemesi gerek. Türkiye’nin yöneticileri, bir şekilde iktidara gelmiş bu insanlar, bu oyuna düşebilir, bu oyunun aleti olabilir ama insanımızın bunu algılaması ve buna geçit vermemesi gerekiyor. Zaten istedikleri ölçüde ileri gidememelerinin sebebi de halkın tepkilerinden çekinmeleridir. Dolayısıyla ben insanımıza, gençliğimize güveniyorum. Bir aydın olarak bizim görevimiz, siz gazetecilerin görevi, öğretim üyeleri olarak hepimizin görevi insanlarımıza aydınlığı taşımak için elden geleni ve fazlasını yapmaktır

SB: Gezi olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AB: Gezi olayları bir gençlik patlamasıdır. Bakınız burada genç arkadaşlarımız var. Onlara görüşlerini sorsam, farklılıklar da olabilir. Başı örtülü arkadaşlarım var olmayanlar var, bunların arasında da çeşitli görüşler söz konusu, ama hepsi ortak bir çizgide buluşuyor. Hepsi özgür ve insan gibi yaşamak istiyor. Baskı görmemek istiyorlar. Gençliklerini yaşamak istiyorlar. Olay budur. Bunun patlamasıdır. Sen böyle davranacaksın, bunu yapıp bunu yapamayacaksın, böyle , böyle giyinmeyeceksin, böyle ; böyle olmaz. Gençliğin önünü açmak gerekir. Geleceğimiz çünkü bu gençliktir. Dolayısıyla Gezi bir gençlik patlamasıdır, ben böyle görüyorum.

SB: Ülke bölünüyor mu?
AB: Ülke zaten maalesef bölünmüş. Burada, bir kahvede oturmuş dinlenirken Edirne’ye şöyle bir baktım sonrada yakın zamanlarda gittiğim, örneğin Bitlis’i düşündüm. Güzeller güzeli bir kentimiz. Ama maalesef başı açık bir genç kız yada kadın göremezsiniz., Buradaysa başı kapalılar parmakla gösterilecek kadar az. Bu şu demek; ülke zaten ikiye ayrılmış. Böyle olmaz. Bir ülkede bu kadar büyük ayrışmalar olmaz. İsteyen başını açar isteyen kapar bu ayrı bir konu. Ama belli ki bir zorlama var bu işte. Geriye doğru bir zorlama var. Ülke zaten 2’ye, 3’e, 5’e bölünmüş. Türkiye’de etnik bir ayrışma yok, olması da gerekmiyor. Bu coğrafyada muazzam bir sentez gerçekleşmiş. Bu sentezin omurgasını Türk dili oluşturuyor. Türkçe 1000 yıl içinde hiçbir baskı olmaksızın birleştirici dil olmuş. Dolayısıyla Türkçede buluşmalıyız ve zaten buluşmuşuz.. Ama ülkedeki her etnik kültüre de saygı duymalıyız. Herkes birbirine saygı duymalıdır. Her bölgenin, her etnik kültürün elbette bir değeri var.Ama bunun bir bölücülük çizgisinde düşünülmesi çok yanlıştır. Bu tehlikeler hep söz konusu.

SB: Az önce ülke3’e, 5’e bölündü dediniz. Bunun sonu Anadolu İslam Devletine gider mi?
AB: Daha bile beter olur. Ülke bölündü zaten. Adı ne olursa olsun. Zaten Sevr dediğimiz de ülkenin etnisitelere bölünmesiydi. Yani ulus devletin oluşmasına engel olmaktı. Ama bugün bir ulus devletiz. Fransa gibi, İngiltere gibi, Almanya gibi, Rusya gibi aklımıza gelen tüm gelişmiş ülkeler gibi.istiyorlar. Örneğin henüz döndüğüm Çin’de sayısız etnik grup söz konusu., sayısız dil var resmi dil bir tane, tek. Çince..

SB: Peki son yargı paketi hakkında ne düşünüyorsunuz?
AB: Cumhuriyet’te bir manşet vardı “ Utan Yargı” diye. Bunu aynen tekrarlıyorum “Utan Yargı”..

SB: Peki bizim Hür gazete okurlarına son olarak ne söylemek istersiniz?
AB: Arkadaşlar biricik yurdumuzu, seveceğiz, koruyacağız, her türlü yalancılığa, ahlaksızlığa karşı dimdik ayakta duracağız. Çok büyük bir gücümüz var. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurup önderlik ettiği cumhuriyet aydınlanma değerleridir, yani en yüce değerin insan olduğu bilinci Bu bilinçten bir milim bile geri adım atmayacağız.Tersine İleriye doğru hep birlikte hareket edeceğiz.

SB: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
AB: Asıl ben teşekkür ederim, çok güzel sorular yönelttiğiniz içinde. Umarım bu söyleşiyi bana ve Cumhuriyet gazetesine’ de yollarsınız.

Üstad’la söyleşimizin tüm detaylarını gazetenizin sosyal medya hesaplarında izleyebilirsiniz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.