Art arda gelen haberler ve yorumlarla
Mısır’da olup bitenleri izlemeye çalışırken, “bayram değil, seyran değil…”
deyimini anımsatırcasına internete Almanya Maliye bakanı Wolfgang
Schauble’ın Türkiye’ye ilişkin demeci
düştü:
“Avrupa’ya
ait olmayan Türkiye birliğe alınmamalı.”
Beyefendi bu sözü Hristiyan Demokrat Partinin bir mitinginde söylemiş.
Bu
kişinin önceki bir tarihte bir Alman gazetesine demecinde de bu partinin başkanı bayan Merkel’in aynı konudaki
görüşünü tekrar ederek, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda da Avrupa Birliğine tam
üyeliğinin söz konusu olamayacağını, ancak özel bir statü verilebileceğini
söylediğini anımsıyoruz.
Merkel’in Gezi Parkı direnişi
sırasındaki bildirisi daha ılımlıydı ve hiç
değilse görünürdeki amaç iktidarın demokrasi karşıtı tavrının eleştirisiydi.
Maliye bakanı ise, daha açık bir dille
Türkiye Avrupa’ya ait değildir diyor.
Bu sözler, sanırım çoğumuz gibi bana da,
S.Huntigton’ın kabak tadı veren “Uygarlıklar
Çatışması” tezini anımsattı ve ister
istemez bir kez daha Avrupa kimdir,nedir sorusunu düşündürdü…
***
Kısaca, bir kez daha yanıtlayalım…
Sanırım, Avrupalılık, Batılılık, Batı kültürü
vb. derken, ekonomik tabanlı bir
işbirliğinden daha farklı şeyler düşünüyoruz.
Bilimsel anlamıyla aydınlanma düşüncesi
ve hümanist felsefe, kimi Batı Avrupa ülkelerinde sistemleştirildi.
Bilimsel devrimlerin, bilimsel
düşüncenin beşiği de bu Batı Avrupa ülkeleridir.
Zaten Huntington da bunu söylemeye
getiriyor.
Siz Doğu toplumları, hümanizmden,
bilimsel düşünceden anlamazsınız, yerinizi ve haddinizi bilin diyor…
Şimdi de Alman maliye bakanının sözleri tam olarak bu düşünceyi dile getirmekte.
“Türkiye
Avrupa’ya ait değil” başka nasıl yorumlanır.
***
Bir çok kez yazdım, kısaca
tekrarlayayım:
Hümanist düşünce, bilimsel akıl, kimi Batı
Avrupa ülkelerinde sistemleştirilmiş; bilimsel devrimler bu ülkelerde
gerçekleştirilmişse de, bunun ırksal değil, tarihsel, dönemsel, coğrafi, sosyal
nedenleri vardır.
Hümanist kişiliğe ve bilimsel akla sahip
olmak, hiçbir ulusun, ülkenin kıtanın tekelinde değildir.
Bu olgunun en parlak ve belirgin
örneklerinin başında da Mustafa Kemal ve devrimleri geliyor…
Nitekim, bu konuda daha önceki
yazılarımda da değindiğim gibi, söz buraya gelince Huntington’ın gırtlağına
kılçık kaçmış gibi bir şey oluyor, adeta kekeliyor…
Bu faşist, ırkçı, bilim dışı, köhnenmiş
düşünce, daha özgül anlamıyla Türkiye ve Türk düşmanlığı, Alman Maliye
Bakanının demeciyle bir kez daha
karşımıza çıkmakta.
***
Herr Schauble’ın
siciline göz attığımızda ilginç verilerle karşılaşıyoruz…
Şu anda iktidardaki Hristiyan Demokrat
Birliği’nin 1988’de başkanı olan bu zat, silah tüccarı ve başka karanlık işlere de karışmış olan
Karlheinz Schreiber adlı kişinin bu partiye para bağışının neden olduğu skandal
sonucunda, 2000’de başkanlıktan ayrılmak zorunda kalmış…
Bir silah tüccarı bir partiye ne diye
para bağışında bulunur?
Söz
konusu maliye bakanının, ABD’nin Irak
işgalini hararetle destekleyen bir
siyasetçi olduğunu da biliyorsak, sorunun yanıtı güç değil…
Özetle, Merkel’in maliye bakanının, silah tüccarlarıyla
içli dışlı; emperyalizmin en saldırgan, en acımasız kanadının temsilcilerinden biri olduğu çok
açık değil mi?
***
W.Schauble’ın sicilinde başka pürüzler de
var ama bu örnekle yetinelim…
Almanya’nın ırkçı maliye bakanına, bütün
insanlık tarihinin en büyük alçaklığının, Nazizm adıyla onun ülkesinden kaynaklanmış olduğunu
anımsatmanın bir yararı olur mu?
Onun gibiler ,Türkiye’nin Avrupa’ya ait
olmanın da ötesinde, Cumhuriyet devrimleri, 60’lı yıllar gençliği ve Gezi Parkı
Direnişiyle, köhnemiş,kendi değerlerine ters düşmüş bir Avrupa’ya genç bir örnek oluşturduğunu da farkında değiller.
Batılı değerlerin günümüzde ki gerçek
temsilcisi, çürümüş ve saldırgan ABD ve Avrupa
emperyalizmi değil, Türkiye’nin aydınlık, aydınlanmacı güçleridir…
Ataol Behramoğlu/070713
Twitter: @A_Behramoglu
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.