Yazılarıma
uzunca bir süre ara verdim. Aslında bu sütunu bütünüyle
kapatmak niyetindeydim. Fakat bu arada yazdığım iki şiir gazetede
yine “Kültür ve Siyaset” başlığı altında konunca iş
değişti… Demek ki gazete bu sütun kapansın istemiyor…
Okurlarımdan da sitemler geldi, gelmeye devam ediyor… Elimden
gediğince yine her hafta, bunu başaramazsam arada bir (Pazar
ekimizde olduğu gibi hiç değilse iki haftada bir) bu sütunda da
yazmayı sürdürmem gerektiğini anlıyorum…
Pazar
eki yazılarımı bu sütunun okurları ne ölçüde izliyor bilmem.
Hilal Köse ve ekibinin yönetiminde bu ekimiz farklı bir canlılık
ve renklilik kazandı. Orada “Okuduklarım İzlediklerim
Düşündüklerim” başlığı altında bir kaç yazım yayınlandı.
Onlar genellikle sanat, edebiyat, kültür vb. konularında… Öyle
de devam edecekler… Bu sütunda ise ister istemez sıklıkla güncel
siyasetten söz etmek gerekiyor … İster istemez diyorum, çünkü
güncel siyaset dediğimiz şeyin,
genel
olarak toplumsal yaşamın bu kadar değersizleştiği ve bu değer
düşüklüğünün sürekli olarak inatla yinelendiği bir başka
dönem olmamıştı. Zaten yazmaya son verme isteğimin başlıca
nedeni de buydu. Aynı şeyleri durmaksızın tekrar etmek zorunda
olmanın sıkıcılığı, daraltıcılığı, bunları yazan
kişinin
de giderek o düzeye çekilmesi…
Öyleyse
ne yapmalı, ne ve nasıl yazmalıyım?
Öncelikle
şiir…
Şiirin
olanaklarıyla dile getirilebilecek konuyu, şiir olarak
yoğrulabilecek duyarlığı köşe yazısı malzemesi olarak
kullanmamak…
Gazetemizin,
kendilerinden çok şey öğrendiğim mükemmel köşe yazarları
olduğunu sevgiyle ve minnetle belirtmeliyim…
Bildiğim
kadarıyla Batıda olduğu gibi bizde de, en azından bizim
gazetemizde, uzmanlık alanları belirginleşiyor.
Her
köşe yazarının aklına estiği her konuda yazdığı dönem sanki
artık kapanıyor…
Demek
ki ben de, yazmayı sürdüreceksem eğer, uzmanlık gerektiren
konulardan çok, edebiyatçı-şair kimliğimden fazla uzaklaşmadan,
hem daha başarılı olabileceğim hem de herkesi ilgilendirecek daha
genel konularda yazmalıyım…
Aslında
10-15 yıl öncelere kadar yaptığım da buydu… “Cumartesi
Yazıları” köşemde, okuduğum kitaplardan, yaşamlarımıza
ilişkin daha genel konulardan da sıklıkla söz ederdim. Fakat çok
zamandır bu artık mümkün değil. Siyasal ve buna bağlı olarak
toplumsal ortamda yaşanan gerginlik başkar şey düşünüp
yazmaya neredeyse olanak tanımıyor.
Birkaç
gün arayla yayınlanan son iki şiirimden ilki, “Suçlusunuz”,
görebildiğim kadarıyla epeyce etkili oldu…
Bu
şiiri ben, Tevfik Fikret’e “Hân-1 Yağma”yı yazdıran duygu
ne idiyse, öyle bir duyguyla yazdım…
“Şehit
Evinden Yükselen Çığlık” ise göz yaşları içinde yazdığım
bir kaç şiirimden biridir…
Yayınlanışı
“ Çanakkale Zafer”nin yıldönümüne rastladı... Kuşkusuz
Çanakkale’deki şehitlerimizi de kapsayan bir ağıttır… Fakat
onu ben, İdlib’den gelen bir şehit haberi üzerine ,internette
tanık olduğum, bir şehit evinden yükselen çığlıklar üzerine
yazdım…
Çok
kötü, olağan dışı kötü günler yaşıyoruz…
Sanki
önceki her şey şu günlerde yaşanmakta olan felâketin
gerisinde, arka planlarında kaldı. Fakat bir şehit evinden
yükselen o çığlık benim kulaklarımdan hiç silinmeyecek ve
sorumluları er geç hesap vermekten kurtulamayacaklardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.