1 Mart 2020 Pazar

KURBAN VE PEYGAMBER

        20. yüzyıl şiirimizin çok sayıda büyük ustası vardır. Ben bazen birkaç şiiriyle, hatta tek bir şiiriyle bile bir şaire büyük şair denilebileceğini düşünürüm. Fakat bir de mucize şairler vardır. Onlarsız bir ülke şiirinin düşünülmesi olanaksızdır. 20.yüzyıl şiirimizde bu şairlerin ilki bence Yahya Kemal’dir. “Kendi Gök Kubbemiz” bu şiir için olabilecek en sağlam bir temeldir. Ardından gelen mucize şairin, Nâzım Hikmet şiirinin dili bile o sağlam temel üzerinde yükselir. O dilsel temel,  İstanbul Türkçesi dediğimiz şeydir.
        Nâzım Hikmet’in ardından iki mucize şairimiz, bence, ikisi de 1914 doğumlu Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Orhan Veli Kanık’tır. Dağlarca, 2008’de yaşamdan ayrıldığına göre, yüz yıldan altı yıl daha az yaşamış. Son saatlerinde başucunda olan okurlarından, hayranlarından, genç arkadaşlarından biriyim… Genel geçer ölçülere göre uzun ve tanık olabildiğim kadarıyla da bir  ölçüde kendi seçimi olan  yalnızlığına karşın iyi bir yaşam. Orhan Veli ise  günümüzün ölçülerine görse daha da genç bir yaşta, 36 yaşında, talihsiz bir kaza sonucunda yaşamını yitirmiş. Bu yıl 1950’deki ölümünün 70. Yılındayız.
              Ankara’da  Belediyenin açıp üzerini örtmediği bir çukura düşerek beyin kanamasından ölmek kaza mı, yoksa  ülkemizde alışık olunan ihmallerin sonucu cinayet gibi bir ölüm mü ayrı konu.. Fakat her iki durumda da bir kurban. 1950 yılı Ankara’sı. Büyük olasılıkla ıssız bir gece vakti yine büyük olasılıkla içkili ve yalnız bir genç adam. Yahya Kemal’in şiir üzerine genel olarak söylediği sözlerle tekrar edersek, kısa ömründe bir dilin “yalnız kendine mahsus, süssüz, tabii, samimi, yalın ifade özellikleri “ni kendi ana dili Türkçe bakımından duyumsayarak şiirleştirmeyi başarmış, bir çağdaş Yunus Emre, çarmıhı sırtında yaşamış, öylece de yaşamdan ayrılmış  bir şiir peygamberi…
             Orhan Veli’ye sevgimde; onu bir mucize şair, bir şiir peygamberi olarak görüşümde erken ve talihsiz ölümünün kuşkusuz ki  etkisi var. Fotoğraflarındaki içe dönük görüntü de  çoğaltıyor bu etkiyi. Fakat hiç kuşkusuz, öncelikle şiirleridir bende bu duyguyu yaratan. Hem de  1936 yılı Haziran ayında, demek ki 22 yaşında Ankara’da yazıp Varlık Dergisinde yayınladığı “Oaristys” başta olmak üzere,  Mehmet Ali Sel takma adıyla yazdığı ölçülü uyaklı ilk şiirlerinden başlayarak…
               Orhan Veli şiirleriyle olduğu kadar Fransız şiirinden çevirileriyle de şiirimize büyük katkısı olmuş bir şairimiz. Ben ana dilinden başka da bir dilen şairin o dilden çeviriler yapmasını görev olarak görürüm. Çünkü şairi ancak, ya da en iyi şair bir başka dilde yeniden yaşatabilir. Bu, çeviren şairi küçültmez, büyütür; azaltmaz, çoğaltır. Orhan Veli’ye şiir çevirleri içinde büyük gönül borcumuz vardır.
             Ölümünün 70 yılında ona gönül dolusu sevgimle.


Ataol Behramoğlu/10 Şubat 2020
Bostancı-İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.