4 Temmuz 2019 Perşembe

İNSAN DOĞADA BİR SAPMA MIDIR?


      İnsan dışındaki canlı dünyasına baktığımızda insanın sahip olduğu bazı kötü özelliklerin bu dünyada bulunmadığını görüyoruz.
       Bunların başında cinayet işlemek,  cana kıymak geliyor.
        İnsan dışındaki canlı dünyasında cana kıymanın tek nedeni, beslenme gereksinimi, yanı sıra da kendini, ya da türünü korumak için savunmadır.
        İnsan ise her türlü nedenle  cinayet işleyebiliyor.
         Nedensiz, ya da sadistçe  güdülerle de cana kıyabiliyor.
          İnsan dışındaki canlı dünyasında işkence yoktur.
          İşkence gibi görülen kimi uygulamalar  yine beslenme gereksinimiyle
ilgili  uygulanan kimi yöntemlerdir.
          İnsan, kendi soyuna, yanı  sıra da başka canlılara işkence uygulayan tek canlı türüdür.
           Sadece bu iki kötü özellik bile, insanı bütün öteki canlılardan köklü biçimde ayırıyor.
         Doğa kendi düzeni içinde yaşamını sürdürürken, insan soyu bu sürece  de müdahale ediyor.
         İklimleri bozuyor, hem bitki hem hayvan dünyasında türleri değiştiriyor,canlı ve cansız doğanın yasalarını, işleyişini, doğallığını alt üst ediyor.

                                                     ***
        İnsan dışındaki canlı dünyasında çatışmalar, yine beslenme ve yanı sıra da üreme gereksiniminin karşılanması konularındadır.
            Alçakça tuzaklar, ihanetler, dedikodu, iftira, yalan gibi sosyal kötülükler insan dünyasına özgüdür.
              Bu özellikleriyle de insan, canlılar dünyasının en kötü, en tehlikeli, en korkulur türüdür.
                   Bu söylediklerime hümanist karşı çıkışları görüyorum.
                     Bilimde, sanatta, kültürde elde edilen başarıları yadsıyacak değilim.
                     Fakat insanın  bütün başarıları sonuçta kendisi için, kendi türünün yararına değil mi?
                   Evren insan türü olmadan da vardı.
                    Doğa da insan türü ortaya çıkmadan önce vardı, varlığını sürdürmekteydi.
                         Doğa kendi yaralarını kendisi iyileştirecek yetenektedir.
                        İnsan ise  kendi türüyle birlikte doğayı da yok eden ve giderek bu yok edişte bugün hiçbir canlı türünün sahip olmadığı ve olamayacağı olanaklara sahip  tek canlı türüdür.
                    Hem kendisi, hem canlı ve cansız bütün varoluş için en tehlikeli, hatta tek tehlikeli canlı türü, insan dediğimiz bu türdür.
                 Bütün  bunlar bir arada düşünüldüğünde, bir insansı türden bu gün insan dediğimiz canlı türünün ortaya çıkması, bana bazen ve gittikçe daha da çok, bir sapma, türsel bir sapkınlık olarak görünüyor.
                    İnsan hiç var olmasa, bu canlı türü ortaya hiç çıkmamış olsa, canlı  cansız doğa  ve bütün bir evren ne kaybederdi?
                     Belki hiçbir şey…

                                         ****
                     Bütün bir insanlık tarihindeki ve günümüzdeki akıl almaz, tüyler ürpertici  kötülükleri,alçaklıkları, zalimlikleri  bir arada düşündüğümde, insan dediğimiz ve benim de bir mensubu olduğum bu türe inancım, güvenim, sevgim, en temellerinden sarsılıyor.
                    Bilimde, kültürde, sanatta ulaşılmış olan bütün üstün başarılara karşın, kötülük insanın kimliğinde ilaçlara göre  şekil değiştirerek, yeni kimliklere bürünerek yaşamaya devam eden alt edilemez bir mikrop gibi varlığını sürdürüyor.
               İyilik, merhamet, özveri , kötülüğe  karşı başarılar kazansa da onun bütünüyle üstesinden gelemiyor.
                     İnsan, hem kendisinin,hem  canlı cansız  varlıklarıyla doğanın, hem üzerinde var olduğu gezegenin en korkulur düşmanı olarak, kendini beğenmişliğin zirvelerinde var olmaya devam ediyor.
                Bu  böyle nereye kadar sürer, belli değil.   

                                                ****             

         
      Kötülüğe karşı savaşımında iyiliğe  elimde geldiğince destek olmaya çalıştım  ve olmaya devam edeceğim.
               Bu anlamda ve bu  savaşımın sınırları içinde yılgın  ya da karamsar da değilim.
               Fakat bütün bilimsel açıklamaların ötesinde, türümüzün bütününü, var oluşunu sorgulamaktan; acaba insansıdan insan dediğimiz türe doğru böyle bir  oluşum gerçekleşmemiş olsaydı, doğa, evren, bütün bir varoluş için her şey daha mı iyi olurdu diye düşünmekten de kendimi alamıyorum…


Ataol Behramoğlu/Kültür ve Siyaset/030719

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.