Bu
hafta iki Eylül şiirimi paylaşmak istedim sizlerle.
İlki,
“Hapishanede Bir Sabah Şiiri”, adı üstünde
hapishanede(1982’de) yazılmış epeyce bilinen bir şiirimdir.
İkincisi,
“İşte Eylül” , “Okyanusla İlk Karşılaşma” adlı
kitabımdan. On yıl kadar öncenin bir şiiri.
Her
ikisini de, önce Nuriye ve Semih’e, yanı sıra da başta
Cumhuriyet’ten arkadaşlarım olmak üzere, hiçbir ayrım
gözetmeksin, cezaevlerinde vicdansızca tutulmakta olan bütün
“düşünce suçluları”na ve kanayan bir yara olmaya devam eden
F tipi vb. cehennem hücrelerindeki tutuklu ve hükümlülere
gönderiyorum.
Her
şeye rağmen umutla… Kötülüğe karşı iyiliğin, aptallığa
karşı zekânın, korkaklığa karşı cesaretin yenilmezliğine
sarsılmaz inançla…
HAPİSHANEDE
BİR SABAH TÜRKÜSÜ
Maltepe
askeri cezaevinin avlusunda
Sisler içindeki Büyükada’nın karşısında
Oturmuş yazarım bu şiiri
Sisler içindeki Büyükada’nın karşısında
Oturmuş yazarım bu şiiri
Eylül
başlarında bir cumartesi sabahı
Lodos titretiyor ağaçları
Yağmur geceden yıkamış çiçekleri
Lodos titretiyor ağaçları
Yağmur geceden yıkamış çiçekleri
Gökyüzü
mavi, bulutlar beyaz
Ardından baharın geçti koca bir yaz
Hapisteyiz hâlâ ve güzün ilk serinlikleri
Ardından baharın geçti koca bir yaz
Hapisteyiz hâlâ ve güzün ilk serinlikleri
Avlunun
dört yanı dikenli teller
Tellerin gerisinde nöbetçiler bekler
Kapanır uykusuzluktan gözleri
Tellerin gerisinde nöbetçiler bekler
Kapanır uykusuzluktan gözleri
On
gündür çocuk sesi duymadım
Özledim “baba” deyişini kızımın
Özledim beni görünceki sevincini...
Özledim “baba” deyişini kızımın
Özledim beni görünceki sevincini...
Hayatım
benim, kırk yıllık hayatım
Seni başarabildiğimce dürüst yaşadım
İçim burada da pırıl pırıl şimdi
Seni başarabildiğimce dürüst yaşadım
İçim burada da pırıl pırıl şimdi
Geçer,
güzelim, bu günler de geçer
Sökülüp atılır dikenli teller
Koparır halk bir gün zincirlerini
Sökülüp atılır dikenli teller
Koparır halk bir gün zincirlerini
İŞTE
EYLÜL
İşte
Eylül, onu kalp atışlarından tanıyorum
Onu
ayak seslerinden, saçlarını savuruşundan
Sudaki
ürperişten tanıyorum onu, ayın dudağındaki uçuktan
İşte
Eylül, azıcık grileşen tonlarıyla geliyor mavinin
Sararmaya
yüz tutmuş yeşille,turuncuya özenen kırmızıyla
Bir
gül goncasındaki utangaç yağmur damlasıyla
İşte
Eylül, dünyanın bütün acıları birikmiş gibi bir kalpte
Özlenen
bir sevgili gibi geliyor,bürünüp sabah sisine
Ve
hazırlıyorum kendimi öpüşlerine
Cumartesi,09/09/17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.