Çocuk ve din arasında
nasıl bir ilişki olabilir?
Öncelikle din
olgusuna nereden baktığımıza, onu insan yaşamında nereye
koyduğumuza; yanı sıra da çocuk olgusunu nasıl görüp
değerlendirdiğimize bağlı bir konu…
Üstüne kitaplar
dolusu yazılabilecek ve mutlaka yazılmış olması gereken bir
sorun…
Bu anlamda bir
araştırma yapmış değilim…
Daha doğrusu, din
ve çocuk konularında elbette düşüncelerim var, fakat ikisi
arasındaki ilişkinin ne olabileceğini araştırmış değilim…
Öyleyse nereden
aklıma düştü bu sorun…
Tahmin
edebileceğiniz gibi son günlerin iki olayını yan yana koyuşumdan…
İlki, Fatih Camisi
avlusunda, yedi yaşını henüz tamamlamış sekiz bin çocuğa
namaz kıldırılması…
İkincisi, bu
olaydan kısa süre önce ilk okullarda okunan ulusal andın
kaldırılması…
Şimdi, serin
kanlılıkla düşünmeyi sürdürelim…
***
*** ***
Din bir inanç ve töre
olgusudur.
Herhangi bir seçme
şansımız bulunmadan kendimizi bir dinin içinde buluruz.
Çocukluğumuzdan
başlayarak zaman içinde bu dinle ilgili bilgiler ediniriz.
Çocuğu dindar olmaya
yönlendirmeye hakkımız var mıdır?
Bence hayır.
Çocuğa öncelikle
kazandırılması gereken, insana, doğaya, yaşama ilişkin temel
bilgiler ve bu bilgilerle birlikte yaşama sevinci, araştırıp
öğrenme merakıdır.
Din bilgisi, bütün
bunların üstünde değil, onların içinde bir yerdedir.
Yaşamın bütün
olgularını aklın değil bir inanç dizgesinin merceğinden
göstermeye çalışmak, araştırıp öğrenme merakını, keşfetme
coşkusunu, bunlarla birlikte de yaşama sevinci en başta sakatlayıp
yok eder.
Bugün ülkemizde
yapılmaya çalışılan, din bilgisinin çocuklarımıza insanlık
ve kendi kültürümüzün bir olgusu, bir töre bilgisi olarak
kazandırılması değil, onlara bir inanç sisteminin
dayatılmasıdır.
Ergenlik çağına
gelmiş bir insan namaz kılmak istiyorsa bunu zaten kısa sürede
kolayca öğrenir.
İlk okul çağına
henüz gelmiş çocuğu bunu yapmaya zorlamak yada özendirmek,
yapılan iş orada kalırsa, gösterişten öteye gidemeyen
anlamsız ve boşuna bir çaba olacaktır.
Çünkü su akacağı
yatağı nasıl bulursa, çocuk da çocukluğunu yaşamanın bir
yolunu bulacaktır… (Cami avlusundaki çocuk fotoğraflarına
sakince, önyargısız göz atın, bunu duyumsayacaksınız…)
Yok eğer o yaşta
başlayan zorlama ya da özendirme böylece sürüp gidecekse(ki
görünen ve zaten yapılmakta olan da budur), dileyebileceğimiz
şey,
çocuklarımızın ve
ülkemizin geleceği büsbütün karartılmadan yanlıştan
dönülmesidir…
***
*** ***
Andımızın kaldırılması
konusuna gelirsek… Çocuk tıpkı mırıldandığı ya da içinden
geçirdiği dua gibi,onu da ezbere bir şey olarak, denebilir ki bir
oyun gibi tekrarlıyor.
O sözlerde bir
ırkçılık, ulusçuluk, bölücülük aramak anlamsızdır.
Fakat tıpkı din
olgusunda olduğu gibi, orada geçen bazı kavramlar bir inanç
sistemi ve eğitimin temeli olarak dayatılırsa, bence bu da dinsel
bir inancın dayatılmasından farksız, onunla aynı ölçüde
yanlış olacaktır…
Ülkemizde bugün
yaşanmakta olanlar bakımından asıl korkutucu olan ise, günümüz
siyasal iktidarının ,aslında çok masum olarak kalabilecek bir
okul andını sözüm ona demokrasi ve özgürlük adına
kaldırırken, özgürlükle de demokrasiyle de en temelden
karşıtlığı bulunan bir inanç sistemini çocuklarımıza
dayatmasıdır.
Çocuklarımızın
çocukluklarını yaşamasına engel olmaya çalışmayalım.
Tek tek her birinin
kendi özgür istençleriyle istedikleri yaşam yolunu bulmalarının
biricik temeli ve pusulası, bilimsel ve hümanist eğitimden
başka bir şey değildir.
Ataol Behramoğlu/Pazar
Söyleşileri/131013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.