12 Eylül 1980 sonrasında çok büyük acılar yaşandı.
Bu acılardan bu ülkenin namuslu
insanlarının hemen hepsi payına düşeni aldı.
Fakat utanç duyulması için neden yoktu.
Zalim zaten utanç duymaz.
Bizler ise onurlu bir savaşımın bir
parçasıydık. Payımıza düşen acıyı yaşarken bu savaşımın içinde olmanın onurunu
da duyumsamaktaydık.
Bu gün ise bu ülkede yaşıyor olmaktan
sadece acı değil, aynı zamanda utanç duyuyoruz.
Çünkü kötülüğün, zulmün yanı sıra, yalan,
ikiyüzlülük, yöneticilerden başlayarak utanç
duygusundan yoksunluk ve belki hepsinden daha irkiltici olarak aydın ihaneti hiçbir zaman bu kadar açık seçik, bu kadar
pervasız, bu kadar utanç verici olmamıştı.
Onurlu bir savaşımın bir parçası olarak
acıyı yaşamak insanı yüceltir.
Fakat acının yanı sıra yozlaşmanın
yaygınlaştığı bir toplumda yaşıyorsanız, kendinize olan saygınızı yitirmemek
için bile çaba harcamanız gerekir…
*** *** ***
Yaşanan acıların baş sorumlularının birbiri
ardına söylediği yalanlar, insanı onlar adına bile utandırıyor.
Bu yalanlar karşısında suskun kalan,
onun da ötesinde yalanı destekleyen, yalancıyı pohpohlayan dalkavuklar
kalabalığı, padişahlık zamanlarında bile
görülmemiştir.
Gerçekliğin yerini yalanın
aldığı bir toplum, en utanılası, en alçalmış toplumdur.
Yalana karşı savaşım acımasızlığa
karşı savaşımdan çoğu kez daha güçtür.
Yalan her an değişen yüzü ve söylemiyle,
toplumu şaşırtır, yanıltır, tuzağa düşürür, kendisi gibi kaypaklaştırır…
Günümüz Türkiye’sinde zulüm ve yalan
bir arada egemenliğini sürdürüyor.
*** *** ***
Seçkin bir gazetecinin 34 yıl, bir
ötekinin “müebbet” hapse mahkûm edildiği bir ülkede yaşıyorsunuz.
Bir başka seçkin gazeteci ağır hapis cezasına mahkûm edilmiş, her an
tutuklanıp ceza evine konulma tehdidiyle karşı karşıya…
Hapishaneler saygın öğretim
üyeleriyle, belli bir yaşta ve ciddi sağlık sorunları olan aydınlarla, siyasi parti yöneticileriyle,
ülkeye onurla hizmet etmiş generallerle, kurmay subaylarla dolup taşmada…
F Tipi denilen cezaevlerinden birbiri
ardına gelen mektuplardan, kimileri yıllardır bu zindanlarda ölüme terk
edilmiş, çoğu gepgenç insanların çığlıkları yükseliyor.
Bu mektupların her birinden ayrı ayrı
söz etmek istesem de, hangisinden başlayacağımı bilemiyorum.
Bunlardan bir çoğunda, kimileri şu
günlerde serbest bırakılsa da çoğu hâlâ
zindanda, ölümcül hastalıkların
pençesindeki tutuklu ya da mahk^m genç insanların durumu anlatılıyor, serbest bırakılmaları için
destek aranıyor…
F Tipi Cezaevleri bu günkü siyasal
yönetimin öncekilerden devraldığı en
korkunç bir mirastır ve bu yönetim bu mirası en büyük acımasızlık ve yasa
tanımazlıkla kullanıyor…
AKP’den kurtulduğumuzda, F Tipi
canavarlığına da kesinlikle son verilmesi, acılardan ve utançtan kurtulmanın ön
koşullarından biridir…
***
***
***
Acı ve utanç günlerini elbirliğiyle
aşmalıyız.
Bunun tek yolu, aydınlanmadan yana
güçlerin birlikteliğidir.
Gezi
direnişinin yükselttiği aydınlanma ateşi bu yolu aydınlatıyor…
_______________________________________________________________
BERKİN’E DESTEK-Polisin hedef gözeterek vurduğu
13 yaşındaki Berkin Elvan,aylardır bilinci kapalı olarak Okmeydanı Hastanesinde
yatıyor.Devlet suçlu polis memurunu saptamalıdır. 9 Eylül Pazartesi sabahı
10.00’da hastane önünde başlayacak destek yürüyüşü 12.00’de Çağlayan Adliyesi
önündeki adalet çağrısıyla sona erecek..Katılım adalet isteyen bütün
yurttaşlara açıktır.
07.09.13-Cumartesi Yazıları-A.Behramoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.