“Gülü
seven dikenine katlanır” dilimizin güzel deyimlerindendir.
Burada “diken” sözü “gül”le
birlikte anılarak az çok sevimlilik kazanıyor olsa da, yine de katlanılması
gereken sevimsiz bir şeydir.
“Dikensiz
gül bahçesi olmaz” deyimi de aşağı yukarı aynı anlamı taşıyor.
Sonuç olarak, hangi bağlamda kullanılırsa kullanılsın sevimsiz
bir şeydir diken.
Adil olması gereken bir adalet kurumunun
üstelik başında bulunan kişinin “diken”
gibi bir soyadına sahip olması talihsizlik sayılmalı.
Fakat bu kişinin adı bundan böyle
adaletsizlikle birlikte anılacaksa, kaba deyimiyle “cuk oturmuş” demek gerekir.
*** *** ***
“Diken”
sözünü “dikmek” fiilinden türetilmiş
bir sıfat fiil olarak da görebiliriz.
Tıpkı gülmekten türetilmiş “gülen “gibi…
O zaman da akla yine, gerçi “diken”
değil “eken” sözcüğünün kullanıldığı çok anlamlı başka bir deyimimiz
geliyor:
“Rüzgâr
eken fırtına biçer”…
“Diken”
ve “gülen” konumuz bakımından
birbirine pek yakışıyor…
Silivri’deki “diken” Pensilvanya’daki “gülen”i
herhalde çok mutlu etmiştir…
*** *** ***
Sözcüklerle oyalanmayı burada keselim…
Balyoz adı verilen sözüm ona davadaki
kararlar, her ne kadar bekleniyor olsa da, kamu vicdanına balyoz gibi indi.
Bu kadar kin, acımasızlık, ölçüsüzlük,
yasa tanımazlık, savaş sırasında düşmana uygulanacak hukukla bile bağdaşmaz.
“Babalık
ve kocalık haklarını kullanamayacak
olmak” gibi son derece çirkin, yakışsız çağrışımlara yol açabilecek yine
sözüm ona hukuksal ifadeler de, düşmanlığın ulaşmış olduğu boyutları
gösteriyor.
Bazı
iç dünyaların çirkin ve karanlık
içyüzlerini gözler önüne seriyor…
*** *** ***
Balyoz ve Ergenekon davalarının hukuk
bakımından irdelenmesi yönünde söylenecek her söz, tekrardan ibaret olur.
Sahteliği kanıtlanan dijital veriler ,
wikileaks belgelerinin açığa çıkardığı gerçekler, ulusal ordunun ve bütün bir
muhalefetin ortadan kaldırılma planları,
duruşmalar boyunca yaşanmış ve yaşanmakta olan hukuksuzluklar,
yasa tanımazlıklar, her türlü adalet ve vicdan duygusunun ayaklar altına alınması…
Balyoz davasında verilmiş olan mahkûmiyet
kararları bütün bu olgularla birlikte
düşünüldüğünde, sadece vicdanını ve
ahlâk duygusunu tümüyle yitirmiş kişileri ve çevreleri mutlu edebilir.
Bir de, bu mahkûmiyet kararlarının “askeri darbe” tehdidine karşı verilmiş
yasal bir hüküm değil, yaşanmakta olan “sivil
darbe”nin bir aşaması olduğunu
göremeyecek kadar gözlerini kin ve
nefret bürümüş olanları… Bir takım aydın ve insan müsveddelerini…
*** *** ***
Balyoz kararlarının kamu vicdanında açtığı
yara, bir dikenim açabileceğinden çok
büyüktür.
Yine de sözlerimi girişteki “mecaz”la sürdürecek olursam, Türkiye’nin
bu dikeni saplandığı yerden çıkararak layık olduğu yere fırlatıp atacağından
kuşku duymuyorum…
Bu ülkenin yargıçlarına, savcılarına,
sadece hukukun değil bütün alanların aydınlarına sesleniyorum:
Vicdanınızda bir dikenle yaşamaya boyun
eğmeyin. Onu oradan çıkarıp atacak yürekliliği gösterin. Bunu yapamaz ya da
yapmakta gecikirseniz, kangrene dönüşecek olan yara sizlerle birlikte bütün bir
ülkeyi çürütüp yok edecek.
Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/290912
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.