Türk sözcüğünden rahatsız olanlar Atatürk
adından da tedirginlik duyacaklardır.
Onları rahatsız kişilikleriyle başbaşa
bırakarak konuya girelim.
Atatürk adı dahice bir buluştur.
Kurtuluş Savaşımızın önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusuna, gelmiş
geçmiş ve gelecek hiç kimseye yakışmadığı ve yakışamayacağı kadar yakışıyor...
İçerdiği çağrışımlar hem siyasal, hem
olabildiğince incelikli ve insancadır.
Sadece siyasal önderliği değil, bir yakın
akrabalığı, aile reisliğini de anıştırıyor.
Mustafa Kemal hiç kuşkusuz bu ulusun her
anlamda atasıdır...
Fakat yazımın konusu tam olarak bu
değil...
*** *** ***
Atatürkçülük ve Kemalizm kavramları
arasında bir aynılık ya da farklılık olup olmadığı bir zamandır tartışılıyor.
Yaygın olan kavram Ataürkçülüktü.
Kemalizm sanki otuzlarda, kırklarda
kalmış bir kavram gibiydi.
Şimdilerde yeniden gündemdedir.
Aynı
önderin kişiliği ve eylemiyle ilgili bu iki kavram arasında bir farklılık
olmaması doğal görünüyor.
Nitekim Atatürkçü olduğunu düşünen bir
kişi Kemalist olduğunu da söyleyebiliyor.
Bunun gibi, Kemalist olduğunu düşünen
kişinin de Atatürkçü olması doğal sayılmalıdır.
Fakat biraz yakından baktığımızda, bu
iki kavram arasında bazı farklılıklar bulunduğunu saptayabiliriz.
Bu düşüncemi şöyle de dile
getirebilirim:
Bir Kemalistin Atatürkçü olmaması
olağan sayılamaz.
Fakat Ataürkçü olduğunu düşünen
kişinin Kemalist olmaması acaba aynı ölçüde
olağan dışı mıdır?
*** *** ***
Şimdi bu iki kavramı ya da olguyu irdelemeye
çalışalım.
Atatürkçülük bana göre, tek bir insanı
işaret etse de, o insanın kişiliğinde odaklanmış, o kişilikte yansıyan bir
kavramı, bir dünya görüşünü çağrıştırıyor.
Bu dünya görüşünü ben Türk
aydınlanması olarak tanımlıyorum.
Nitekim imparatorluğun özellikle son
yüzyılını kapsayan aydınlanma çabaları ve savaşımları Mustafa Kemal'in
kişiliğinde doruk noktasına ulaşmış, önderini bulmuştur.
Bu anlamda, tartışılabilecek bir yönü
yoktur.
Aydınlanma olgusu tartışılamaz.
Ancak
yadsınır.
Bu kavramı ve olguyu yadsıyacak ve
yadsımakta olanlar ise, bu gün Türkiyede siyasal iktidarı ele geçirmiş olan
karanlıkçı çevreler ve kişiler gibi olanlardır...
Bu gibilerin Atatürkçülüğe
düşmanlıkları, öncelikle aydınlanmaya, bu demektir ki insan ve akıl odaklı bir
dünya görüşüne düşmanlıklarıdır.
Özetle, Atatürkçülük bir dünya
görüşünün, bir dünya anlayışının ,
evrensel bir ideolojinin Türkiye'ye özgü adıdır...
Kemalizm ise, benim anlayışıma göre,
daha çok bir uygulamalar toplamıdır...
*** *** ***
Bu uygulamaların neler olduğunu burada tek
tek sıralamaya gerek görmüyorum.
Herhangi bi uygulama, kaynağı ne olursa olssun,
toplumsal dönemlerle, koşullarla ister istemez sınırlıdır.
Uygulandığı dönemin izlerini,
zorunluluklarını taşır.
İki örnekle yetineceğim:
İzmir İktisat Kongresinde alınan
kararları bu günün Türkiyesinde aynen uygulamak mümkün müdür?
Ya da ortaya çıkışından kısa süre sonra
reddedilmiş olmakla birlikte Ataürk'ün
de bir dönem yakın durduğu Güneş Dil Teorisi gibi yapay ve zorlama bir
Türkçecilik kuramının bu gün herhangi bir geçerliliği olabilir mi?
Yine özetle, Kemalizm Atatürkçülükten
farklı olarak evrensel bir ideoloji değil, kimi yönleriyle herhalde tartışma
konusu olabilecek, günümüz koşullarında
yorumlanması ve gerekiyorsa geliştirilmesi gereken bir uygulamalar toplamıdır.
*** *** ***
Bilimsel sosyalizme inanan bir
Türkiye insanıyla yine Türkiyeli bir liberalin
Mustafa Kemal'in kişiliğinde,
Atatürkçülükte birleşmemeleri için ben bir neden görmüyorum.
Dahası, aydınlanma değerlerinin ağır
saldırı ve yokolma tehdidi altında
bulunduğu günümüzde, böyle bir birliktelik bana kaçınılmaz görünüyor.
Buna karşılık, bu iki farklı dünya
görüşünün, farklı toplum anlayışının sahipleri ve daha başkaları, Kemalizm diye
adlandırılan uygulamaları, her biri kendi açısından, haklı ya da haksız,
eleştirebilir, eksik ya da günümüz koşullarıyla bağdaşmaz bulabilir.
Sonuç olarak, Türkiyeye
aydınlanmanın, çağdaşlığın yolunu açan büyük önderin kişiliğinde ve bir bütün
olarak eyleminde, gericiliğe, karanlıkçılığa karşı birleşmeliyiz.
Bu, Atatürkte, Atatürkçülükte
birleşmektir.
Bunun ötesinde, tek tek uygulamalara
ve her birinin günümüz koşullarında ayrı ayrı tartışılması gereken kavramlara indirgenmiş birleştirme çabaları zorlayıcı ve daraltıcı
olabilir.
Ataol Behramoğlu/Cumartesi
Yazıları/131012
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Yazılı medyada yazarın izni olmadan yayınlanamaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.