22 Mart 2019 Cuma

KORKMAMAK


        Seçim sonuçlarının ne olabileceğini konuşurken çoğu insanımızda bir korkunun, kuşkunun varlığını görüyorum.
        Sonuç ne olursa olsun bunlar ne yapar ne eder kendi lehlerine çevirirler deniyor.
        Kaybedeceklerini görürlerse seçimleri ertelemek, ya da büsbütün ortadan kaldırmak için memleketi kana bulamaktan çekinmezler diye düşünenler de var.
         Doğrusu, önceki bütün seçimlerde ve seçim öncelerinde  olanlar bu korku ve kuşkuları doğruluyor.,   
         Benzer şeylerin bu seçim ve öncesinde olmaması için de bir neden yok.
         Nitekim siyasal iktidar çevrelerinin karşıtlara saldırı düzeyi yerlerde sürünüyor.
        Böylesi hiçbir zaman görülmedi. Gelecek zamanlarda da görüleceğini sanmam.
           Fakat böyle olması korkmak için bir neden mi?
           Başka bir deyişle, korku tek başına bir çözüm mü, bir çare midir?

                                                        ***
           Birkaç gün önce bir dost sohbetinde bir arkadaş bunların gözü çok kara çok cesurlar dedi.
          Peki, ya bizim gözümüz, diye sordum ve bu kavramlar  üzerinde düşünmeyi sürdürdüm.
          Gözü karalık sözü gözünü karartmak deyimiyle ilgili.
          Yani başka hiç bir şeyi görmeksizin hedefe kilitlenmek.
          Böylesi bir kararlılığın hedefe ulaşmada yararı olacağından kuşku yok.
          Öte yandan, gözünü karartan kişinin yapamayacağı kötülük olmadığı gibi bu gözü karalığın kendi ayaklarına da dolanacağı, kendi başını da belaya sokacağı ve kendi sonuna da yol açabileceği bilinen bir şey.
          Tam bu noktada cesaret ve gözü karalık arasındaki fark ortaya çıkıyor ve siyasal iktidar çevrelerinin davranışını nitelerken  gözü karalık sözünün cesaret karşılığı olarak kullanılmasının yanlışlığı görülüyor.
          Nitekim sözünü ettiğim arkadaş  sohbetinde de söz konusu deyimin cesaret karşılığında kullanılması beni  bu nedenle rahatsız etmiş ve bu konuda  şimdi yazacağım görüşlerimi dile getirmiştim…

                                                  ***
         Cesaret sözünün içeriğinde akıl, adalet duygusu, haklılık ve onur vardır.
         Zaten kişiyi cesur kılan bu olguların, bu duyguların varlığıdır.
           Peki, aklı ve duygusu haklı olduğunu söylemesine karşı cesur olamayan, korkan kişiyi, korkağı nasıl nitelemeli?
             Günümüzün somutunda konunun özü de tam olarak buradadır!

                                        ***
               Karşımızdakilerin  gözü karalığı karşısında  yapılması gereken herhalde korkmak, sinmek olmasa gerektir.
               Korkuyu tekrar edip durmanın da pek anlamı yoktur.
               Ya da bu anlam, hiç bir şey yapmamanın kılıfı, bir edilgenlik bahanesidir.
                  Gözleri çok kara, öyleyse yapılacak bir şey yok…
                  Hayır!
                  Yapılacak şey öncelikle korkmamak, gözü kara değil fakat cesur olmak,  karşımızdakinde cesaret gibi görünen şeyin aslında ve en temelde ölesiye bir korku, bir panik olduğunu görmektir…, 
                  Bu korku ve paniğin büyük toplumsal yıkımlara, kötülüklere yol açmaması için yapılması gerekense, cesaretle karşı çıkmak,
toplumu bu yönde uyarıp bilinçlendirmek için en doğru sözleri, en etkili olabilecek davranış ve eylem biçimlerini bulup gerçekleştirmektir.
                  İçinde bulunduğumuz durumda bunları yapabilme olanaklarının sınırlılığı ortadadır.
                      Fakat yapılabilecek şey her zaman vardır.
 
                                                       ***
                      Gözlemlerimin, katıldığım ya da tanık olduğum konuşmaların bana  gösterdiği, korku dediğim şeyin halk insanlarından çok aydın ve aydınsılara özgü olduğudur.
                            Halk insanı temkinli. Pek konuşmuyor. Konuştuğunda genellikle söyledikleriyse ortamın gerçekten kötü ve gergin olduğu. Bu insan bir çıkış yolu arayışında. Hissettiği ise korku değil, çıkış yolu göremeyişin sıkıntısı…
                        Aydınımızda ve aydınsımızda ise korku ve karamsarlık elle tutulurcasına görünür durumda…
                        Korkarım ki gözü karalığın önümüzdeki seçimlerde en  etkili kozu  bu korku ve karamsarlık;  elinde zaten başka bir muhalefet olanağı bulunmayan bu  çevrelerin, seçim sandığını gitmeyecek olmayı marifet sayan, bunun kimin işin yarayacağını göremeyen  teslimiyetçi edilgenliği olacak….


Ataol Behramoğlu/Kültür ve Siyaset/190319

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.