31 Ocak 2019 Perşembe

HAYVANLARA KIYMAYIN EFENDİLER




     İnsanlığımızın tarihi sadece buluşların, ilerlemenin, devrimlerin ya da boğazlaşmaların tarihi değil, aynı zamanda hayvanları sömürmenin, hayvanlara zulmetmenin, hayvanları katletmenin, evcilleştirip köleleştirmenin ya da sokaklarda süründürmenin, inançlarımızın kurbanı ve  eğlencelerimizin  aracı yapmanın, birbiriyle dövüştürüp  seyretmekten zevk almanın, onları hakaretlerimizin ve komplekslerimizin hedefi yaparak bu dilsiz ve çaresiz yaratıkların kimliklerini bozup değiştirip  yok etmemizin de tarihidir… 
          Bu yönüyle de bu tarih, öteki kötü yönlerinden  geri kalmayacak  acılar ve adaletsizliklerle dolup taşmaktadır.
          Daha da kötü ve acı verici olan ise, insanlık her şeye karşın iyiliğe ve adalete doğru ilerliyor sayılsa da, hayvanlarla ilişkimizin en ilkel dönemlerimizde olduğundan pek de  farklı olmayışıdır…

                                               ***
      Çarpıcı bir örnekle başlayayım:  
     Çok da uzak olmayan bir geçmişte, 1903 yılında, Newyork’taki bir lunaparkta bir filin elektrikli sandalyede idam edildiğini bilenlerimiz olacaktır.
      Ben yeni öğrendim. 
      Bu infazda kullanılan elektrikli sandalyenin, elektriğin mucidi sayılan  Thomas Edison tarafından özel olarak tasarlanıp yaptırıldığını öğrenmem ise, en az idamın kendisi kadar şaşırtıcı ve iç daraltıcı oldu…
       Aklınızdan, bunun bir şaka olduğuna ilişkin sözler geçtiğini tahmin edebiliyorum…
         Ne yazık ki şaka değil. 
         Topsi adı verilmiş olan filin suçu ise, 28 yıl  “terbiyeci”lerin alayları ve zorlamalarıyla yaptırılan maskaralıkların sonunda bir gün, aralarında onu düzenli olarak çomakla döven ve yanmakta olan sigara yemeye zorlayan sarhoş terbiyecisinin de bulunduğu üç kişiyi hortumuyla boğmuş olması…  
           Mahkeme kurulmuş ve Topsi asılarak idama mahkûm edilmiş…    Fakat “Hayvanlara Karşı Vahşi  Davranışları Önleme” derneğinin protestosu karşısında “yumuşayan” mahkemece karar elektrikli sandalyede idama  dönüştrlmüş.
        “100 Büyük Dava” adlı Rusça bir kitapta okuduğum  “Korkunç Bir Çağ, Korkunç Yürekler!” başlıklı yazıda, 1500 izleyicinin bu idamı  çıt çıkarmaksızın izlediği belirtiliyor…
                Bunu iyiye mi kötüye mi yormak gerektiğini bilemedim…

                                                 ***
                Aynı  yazıda  yüzyıllar boyunca hayvanlara karşı açılan  ceza davalarının ve verilen cezaların bir dökümü de verilmiş..      
             Yerim yetmeyeceği için  özetleyeyim: 
              Eski Roma’da, Milattan önce yedinci yüzyılda, yasal olmayan bir yolla sınırdan geçen hayvan idamla cezalandırılırmış. 
            Daha da  eski zamanlarda Perslerde, köpek kutsal hayvan sayıldığından azgın köpek  hakkında idam cezası verilemez; fakat ilkin sağ kulağı,ikincisinde sol kulağı, sonraki ısırmalarda ise sırasıyla bacakları kesilirmiş…
       Hayvanların bilinçli varlıklar sayıldığı Ortaçağ Avrupa’sı hukukunda, tıpkı insanlara olduğu gibi onlara da uygulanan, aralarında kiliseden kovulmanın da bulunduğu ceza maddeleri varmış.
         Fransa, İsviçre, Almanya vb. Avrupa ülkelerinin, Kanada, Brezilya, ABD vb . ülkelerin konuya ilişkin arşivlerinden edinilen bilgilere göre, hayvanlara uygulanan adli süreçler insanlara uygulananın aynısı, yani  tutuklanmak, hapse konulmak ve devlet hesabına orada tutulmak şeklinde imiş…
      Bunlar bize bir yanıyla komik bile gelebilir belki. 
     Fakat  tıpkı insanlara uygulandığı  gibi  onlara da uygulanan  sorgulamalar  ve işkenceler  sırasındaki  çığlıklarının, böğürme ve haykırışlarının ,  işledikleri suçun  itirafı olarak yorumlandığını öğrenmek pek de eğlendirici olamıyor…
     Tüyler ürpertici, tiksindirici, saçma ve akıl dışı örneklerin sıralandığı yazıda, insan ölümüne neden olmakla suçlanan hayvanın, kural olarak idam cezasına çarptırıldığı ve infazın asılarak, canlı canlı gömülerek,taşlanarak, yakılarak ya da suçlunun başı kesilerek yerine getirildiği belirtiliyor…
               Tarihimizin bu günkünden pek de farklı olmayan geçmişinden; kanlı, kirli, acı ve utanç verici sayfalarından bazıları….

                                       ***,
           Hangisi olursa olsun hayvana yapılan kötülük, çocuğa, bebeğe yapılan kötülükten farksızdır.
          Cezası aynı ölçüde ağır olmadıkça, insanlığımızdan utanmayı sürdüreceğiz demektir.

Ataol Behramoğu/Kültür ve Siyaset,  “Hayvanlara Kıymayın Efendiler”… 300119

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.