11 Haziran 2016 Cumartesi

SINIR TANIMAYAN KÖTÜLÜK


Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nü bilirsiniz.
    1971 yılında Fransa’da bir grup doktor ve gazeteci tarafından kurulmuş.
    Amacı, özetle,  savaş , doğal afetler , salgın hastalıklar nedeniyle yıkıma uğramış  bütün ülkelerde sınır tanımaksızın yardım elini uzatmak…
    Nitekim geçtiğimiz yıl, sayısı 30.000’e ulaşan doktor, hemşire ve her alanda  uzmanlarıyla 70’ten fazla ülkeye tıbbi destek ve yardım sağlamış.
   “Médecins Sans Frontières” olan Fransızcasının  baş harflerinden oluşan kısa adıyla, MSF diye bilinen bu sivil toplum örgütü, iyiliğin her anlamda sınır tanımazlığının seçkin bir örneği.
                                                     ***
 Ülkemizin sınırları dışında, Fransa’da bulunduğum şu son birkaç günde Türkiye’de yaşanmakta olan kötülükler, bana iyilik gibi kötülüğün de  sınır tanımazlığını örneği olarak göründü.
    7 Haziran Salı günü İstanbul’un kalbi sayılabilecek yerlerden  Veznecilerde patlatılan bomba, bildiğimiz kadarıyla yedisi polis, geri kalanı oradan geçmekte olan yurttaşlardan toplam on bir kişinin ölümüne neden oldu.
    Yayın yasağı getirildiği için başkaca bilgi sahibi değiliz.
   Yayın yasağı denilen şeyin, olayın aydınlatılmasıyla değil karartılmasıyla ilgili olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalı.
   Bir şeyin üstüne örtersen onu hiç olmamış gibi akıllardan silebileceğini  sanmak baskıcı yönetimlerin her zamanki yanılgısı ve  karartma yöntemidir.
  Sonuçta hiçbir şey gizli kalmaz.
 Yayın yasağı olduğu için herhangi bir örgütün sorumluluk üstlenip üstlenmediğini bilmiyorum.
Fakat üstlensinler ya da üstlenmesinler   akla ilk gelebilecek tetikçiler kim olursa olsun, asıl sorumlunun ülkeyi her an biraz daha bilinmezliklerin karanlıklarına  gömen siyasal iktidar olduğundan kendi payıma hiçbir kuşkum yok.
                                                               ***
      Hemen ardından Fatih Camisindeki cenaze töreninde yaşananlar..
     Başbakanın  burnunun dibine kadar girerek onunla samimi poz verebilen  kişi ya da kişiler, az sonra CHP liderini sözle ve  mermiyle  tehdit ediyor.
     Törende CHP çelengi parçalanıyor.
    Neden?
    Veznecilerde işlenen cinayetin sorumlusu CHP ve lideri mi?
        Sınır tanımayan kötülüğün, daha doğrusu tetikçilerinin bu gibi sorularla ilgisi yok.
       Onlar görevlerini yerine getiriyor.
      Cami avlusundaki  tetikçilerin suratlarına baktığınızda bunu görüyorsunuz.
      Televizyon programı çıkışında medya mensubunu döven, gazete basan, adliye sarayı önünde gazeteciye kurşun sıkan  aynı kişiler…
      Yüzlerde aynı bönlük, aynı ifadesizlik.
     Hareketlerde aynı kof kabadayılık, sırtını bir yerlere dayamış olmanın arsızlığı, pervasızlığı…
    Koşullar değiştiğinde bir anda zavallılığa,inkâra  dönüştüğünü bizde ve başka ülkelerde örneklerini çokça gördüğümüzü bir sahte kahramanlık gösterisi…
                                                       ***
 Sizi ülkenizin dışındayken de gelip bulan bu sınır tanımaz kötülüğün nedeni,ciğerimi ye kültüründen;minareler süngümüz,dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz,oluk oluk kan akacak tehdit ve çağrılarından başka ne olabilir?

İki yüz yıldan fazla bir aydınlanma savaşımı sonucunda nice özveriyle kurulabilen çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, her gün, her an biraz daha sınır tanımaz bir kötülüğün karanlıklarına, bütün ülkede gerçekten de oluk oluk kan akmasına yol açacak bir iç savaşa sürükleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.