19 Aralık 2015 Cumartesi

ARAPÇA TUTKUSU


İlkokullarda Arap alfabesi öğretme dayatmasıyla başlayan Araplaştırma programı, şimdi Arapça dayatmasına dönüştü.
İkinci sınıftan başlayarak ilkokullara Arapça dersi konulacakmış.
Neden?
Bu nedeni, dönemin başbakanı, atalarımızın mezar taşlarını okuyamayışımızla açıklamıştı.
O günlerdeki bir yazımda, öyleyse daha da eski atalarımızın ürünü olan Orhun yazıtlarını okuyabilmeleri için çocuklarımızın Göktürk alfabesini de öğrenmeleri gerekir diye yazdığımı anımsıyorum.
Bu liste böylece uzayıp gider…
Önce Arap alfabesini, ardından Arapçayı ilkokulların ders programlarına sokmak isteyen kafanın derdi mezar taşı filan değil, Türkçenin yerine Osmanlıcayı koymak, Türkiye’yi Araplaştırmak; Cumhuriyetin, çağdaşlığın kazanımlarını yok ederek ülkeyi yeniden Osmanlı ortaçağına götürmektir.
***

Bunları söylerken, Arapçaya, Araplığa karşı düşünce ve duygular mı dile getirmiş oluyorum?
Arapçanın çok sağlam, çok büyük, kültür birikimi çok zengin bir dil olduğunda kuşku yok.
İslam’ın kutsal kitabının dili olması da özellikle bu dininin egemen olduğu toplumlarda Arapçanın önemini kuşkusuz arttırıyor.
Özel kurslar açılır, isteyen bu dili öğrenir.
Fakat bunlar çocuklarımıza devlet eliyle Arap alfabesi ve Arapça dayatmasının yıkıcı sonuçları olacağı gerçeğini değiştirmez.
Çünkü Arapça, öncelikle bilim alanında, bugünden yarına geleceği olan bir dil değil.
Örneğin, neden İngilizcenin, başka Batı dillerinin öğrenilmesine karşı değilsiniz de Arapçaya karşısınız diyenlerin anlamadığı şey, bu basit gerçeklik.
Arap alfabesi ve Arapça, çocuklarımızı geleceğe hazırlamaz, hazırlayamaz.
Tersine geçmişe, gerçekten de mezar taşlarına, mezarlıklara yöneltir…
Kısa süre önce bir İmam Hatip Okulu öğrencilerine mezarlıkta ders verilmesi böyle bir çabanın tipik örneğidir.
Her hangi bir başka ülkede,din okulu öğrencilerine de olsa, mezarlıkta ders işlenmesi her halde akıl hastanesinde sonuçlanacak bir girişim olurdu.
Bugün ülkece getirilmiş olduğumuz yer, böyle bir akıl hastalığı ortamıdır.

****
Kimileri de, siz çocuklarımızın Kuranı öğrenmesine karşı mısınız diye soruyor…
Yani, ilkokul çağından başlayarak çocuklarımız, Türkçenin ses dizgesiyle ilgisi bulunmayan Arap alfabesini sökecek, ardından muazzam güçlükleri aşarak Arap dilini öğrenecek ve bu sayede de Kuran okuyup öğrenecekler…
Böyle düşünenler düşündüklerinde gerçekten samimiyseler, şöyle demelilerdi:
Biz çocuklarımızı din bilginleri, İslam dini uzmanları olarak yetiştirmeliyiz. Yapılması gereken,onlara Kuranı aslından okuyup yorumlayacak düzeyde Arapça ve din bilgisi eğitimi vermek, bunu bütün eğitimin başlıca hedefi yapmaktır…
Çünkü gerçekten de, orta okul döneminden başlayarak programlarda yer alan başka yabancı diller için olduğu gibi, ister istemez eksik buçuk, yalan yanlış bir Arapça ve din eğitimi, karışık kafaları daha da karıştıracak, sonuçta da , kimliksiz, şaşkın, bir çoğu ne istediğini nereye yöneleceğini bilemeyen, bir o kadarı da kindar ve dindar kadroları oluşturacak çocuk ve ergen sürüleri ortaya çıkacaktır…
Olacağı da budur…
***
Bizim için hem kültürel ortaklık hem komşuluk ilişkilerimiz bakımından özellikle önemli bir dil olan Arapça, bu dil ve kültür alanının uzmanı olacakların üniversite düzeyinde seçecekleri bir dildir…
Alfabesinin ve kendisinin ilkokul çağından başlayarak öğretiminin dayatılması ise, zaten o düzeylerde ve kapsamda başarılabilecek bir şey olmadığı gibi, sonuç olarak da, ısrarla tekrar ediyorum, yıkıcılıktır;bu ülkenin çocuklarına yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bir ülkede eğitimin asıl ve temel amacı, o ülkenin çocuklarına ana dillerinde okuyup yazmanın, düşünmenin, konuşmanın tadını duyumsatmak, bilgisini kazandırmak, onları öncelikle kendi dillerinde derinleştirmektir.
Bizde bugün dayatılarak benimsetilemeye çalışılan Arap alfabesi ve Arapça tutkusunun ise , kendi ülkesine, kendi diline, Cumhuriyetin ve çağdaşlığın değerlerine düşmanlık ve sevgisizlik dışında bir anlamı yoktur.


Ataol Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/191215

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.