31 Ağustos 2014 Pazar

ÇİN’E YOLCULUK(1)


Çin’i görmek hayali, uzak ülkelere yolculuk hayallerimin başında geliyordu…
Şimdi düşündüğümde, bunun biraz modası geçmiş, gerilerde kalmış bir hayal olduğunu görüyorum.
Çin’de ne masalların bilge, gizemli Çin’iyle, ne de üzerlerinde üniformamsı Mao giysileriyle kadınlı erkekli bir bisikletli kalabalığıyla karşılaştım.
Güney Çin Havayolları uçağı Pekin(Bejing) hava alanına inerken, içimde, uzun süre hayal edilen bir şey gerçekleşirken duyumsadığımız, “geç de olsa bu da gerçekleşiyor işte” duygusu kıpırdıyordu.
Fakat uçağın penceresinden gördüğüm ilk hava alanı görüntüleriyle, bu duygum yerini hayal kırıklığına bırakmaya başladı…


***
Yolculuğun ilk anlarından başlayalım…
Hepsi uzun boylu, hepsi çok güzel hostes kızlar…
Ünlü Laz fıkrasına benzeterek, “güzellik geçicidur” diyelim…
Fakat boy konusunu kızlardan birine sormaktan kendimi alamadım..
Hosteslik için uzun boylu olma koşulu mu vardı?
Soruma açıklayıcı bir yanıt gelmedi… Böylece, Çin Halk Cumhuriyeti yurttaşlarıyla, sadece sokakta ya da alışveriş yerlerinde değil, uçakta ve otelde de İngilizce anlaşmak zorluğunun, hatta olanaksızlığının ilk deneyimini yaşamış oldum…
Pekin’deki otel odasından telefonla resepsiyona ulaşmak, bu konudaki deneyimlerimin en zorlularından biri olacaktı…
Öncelikle Çin alfabesini çözmeniz gerekiyor. Bu olabilecek bir şey değil.
Sonra sıfır, dokuz gibi numaraları çeviriyorsunuz, sonuçsuz.
Koridora çıkıp rastladığım temizlikçi hanımlara sözle olmayınca işaretle derdimi anlatmaya çalışmam boşuna bir çaba…
Kıkırdayıp uzaklaşıyorlar…
Sonuçta ele geçirebildiğim bir delikanlı telefon üzerinde sihirbaz gibi bir şeyler yaparak beni resepsiyonla görüştürebildi…
Yine zorlanarak da olsa derdimi(internet bağlantısı, klima sorunu vb…) az çok anlatarak çözüme ulaştırabildim…
Buraya kadar sanki hep yakınmalarımı sıraladım…
Fakat Çin yolculuğumda baştan sona, kadınından erkeğinden, kibarlık, incelik, henüz yapaylaşmamış bir içtenlik gördüğümü hemen söylemeliyim…


***
Hava alanında gördüklerim en az yarım yüzyıl öncelerden kalma toplu taşıma araçları, yine eski yılların Rusya’sında görmeye alıştığımız kadınlı erkekli işçi topluluklarıydı… Bunların sağlıklı ve güler yüzlü topluluklar olduklarını söylemeliyim… Tıkış kakış bindiğimiz, son kullanma tarihi gerilerde kalmış hava alanı otobüsünün getirdiği iç mekânlar ise, her hangi bir Batı ülkesi hava alanının şıklık ve düzenliliğini aratmayacak nitelikteydi. Yirmi bir milyonu aşkın nüfusa sahip başkentinin üzerindeki hava kirliliğinin hiç eksilmediği, bu başkentte üçüncü dünya metropollerini aratmayacak gökdelenlerin yükseldiği Çin belli ki bir geçiş döneminin çelişkilerini, karşıtlıklarını yaşıyordu…Bu geçiş döneminin nereye doğru evrildiğini söyleyebilmek ise pek kolay olmasa gerek…


***
Çin yolculuğunun kapısı, Jidi Majia imzalı bir davet mektubuyla açıldı…
İmza sahibi “ Qinghai 2014 Dünya Şairleri Uluslar arası Çadır-Yuvarlak Masa Forumu Yöneticisi” olarak tanıtılıyordu… Çağrı aynı zamanda, ilki 2007’de gerçekleştirilen “Qinghai Gölü Uluslar arası Şiir Festivali”ni de kapsıyordu. Çağrı metninde “Tibet Yaylası” diye iki büyülü sözcük de geçmekteydi… Fakat bütün bunlardan söz etmeyi bu ilk yazıya sığdırabilmem olanaksız. Yaklaşık on ülkeden gelen şairler topluluğuyla Pekin’de bir gece kaldıktan sonra Qinghai özerk bölgesinin başkenti Xining’e hareketimizin ve ertesindeki birkaç günde otobüsle Tibet Yaylasında kurulan çadıra, Sarı Nehir dolaylarına ve Çin’in en büyük gölü Qinghai Gölü çevresindeki festivale doğru yol alışımızın öyküsünü sonraki yazılara bırakıyorum…







Ataol Behramoğlu Pazar Söyleşileri, 31.08.14

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.