Milyonlarca
insanımız gibi üzüntü içindeyim.
Kimi kez
ölmeyi düşünecek kadar.
17 Nisan sabahı, yaşamaya değmez duygusuyla
uyandım…
Bu duygu,
kapkara, kopkoyu bir umutsuzluk olarak içimde depreşip duruyor…
Milyonlarca
insanımız için olduğu gibi…
(Erdoğan
Teziç’in, Ahmet İsvan’ın ardı ardına ölümleri bence rastlantı ya da doğal
ölümler değil. Ahmet İsvan’la daha birkaç ay önce telefonda konuşmuştuk.
İlerlemiş yaştaydı, hastaydı da. Ama sesi dipdiri, pırıl pırıldı.Aklı,
söyledikleri de… Erdoğan Teziç ise bugünün ölçülerine göre yaşlı bile
sayılmazdı.
Ölümlerini çabuklaştıran neden, bence ümitsizliğe
düşmeleri olmuştur. Tıpkı Türkân
Saylan’ın, İlhan Selçuk’un ardı ardına ölümlerinde olduğu gibi… )
Kötü olayların ardından iyi insanların
ölmesi, doğa olayları olmaktan çok, duygusal olgulardır… Toplumca tanınmayan, adı bilinmeyen pek çok
insanımızın, halk oylaması sonrasında ümitsizliğe kapıldıklarından, yaşama
isteklerini kaybettiklerinden kuşku duymuyorum…
***
Böyle olmakla
birlikte, ümitsizliği aşmamız, serinkanlılıkla düşünerek sonuçlar çıkarmaya
çalışmamız gerekiyor…
Hele
düşünceleri binlerce, belki daha da çok
sayılarda okura ulaşan bir köşe yazarıysanız…
Gerçi hep
yaptığımız şey bu…. Serinkanlılıkla
düşünerek sonuçlar çıkarmaya çalışmak…
Halk oylaması sonrasında da tekrarlayıp durmaktayız… Belki yine aynı
şeylerin tekrarı olacak…Fakat başka bir çıkar yol göremiyorsanız,
farklı sözcüklerle de olsa aynı şeyleri bir kez daha dile getirmekten başka çare yok…
***
Şimdi söylemeye
hazırlandıklarımı, bedeller ödemiş değerli bir siyaset adamının, sayın Ahmet
Türk’ün son bir demecinde de gördüm. Ahmet Türk özetle,demokrasi olmadan MHP’nin de HDP’nin de herhangi bir başka
partinin de anlamı olmayacağını belirtiyor. Her satırı üzerinde durulup
düşünülmesi gereken önemli demecini şu paragrafla sonlandırıyor:
” Türkiye’nin, yeni bir toparlanma
sürecine ihtiyacı var. Yeniden demokratik hareket gerçekleştirecek akla ihtiyaç
var. Yaralı demokrasi daha fazla yara aldı.(…). Böyle bir ülkede, demokratik
bir ortamın hazırlanması için siyasiler, demokrasiyi düşünenler fedakârlık
yapmazsa bir araya gelme becerisini gösteremezse yapacak çok da bir şey
kalmıyor.”
***
Yukarıdaki paragrafın ana fikri
“fedakârlık yapmak, bir araya gelme becerisi göstermek” kavramlarında odaklanıyor.
Paradoksal olarak soyadı Türk olan Kürt kökenli değerli bir siyaset adamının bu sözleri,
demokrasiyi,ülkesini düşünen herkese,
her kişiye, her parti ve kuruma yapılmış
bir çağrıdır.
Ben bu çağrıyı elbette destekleyerek
kendi görüş ve önerilerimi bir kez daha tekrar ediyorum ve tekrar etmeyi
de sürdüreceğim.
İki yıl sonra başkan adayı kim
olacak saçma sorusu ve lafazanlığı
derhal bırakılmalı, bugün acilen yapılması gerekenlerde odaklanmalıdır.
Bunlardan ilki CHP’nin genç,
dinamik, toplumda ilgi ve coşku uyandıracak bir başkan ve ödün vermeksizin
aydınlanmacı, Atatürkçü ilkeler çevresinde yenilenmesidir.. Bu konuda başta bugünkü başkan olmak üzere
partinin bütün ileri gelenlerine, aşağıdan yukarıya bütün yöneticilerine ve
bütün üyelerine büyük görev düşüyor. Bu yapılmazsa, yapılamazsa, CHP’nin
siyaset sahnesinden silinmesi kaçınılmaz olacak.
Yanı sıra yapılması gereken,
DP-AP-ANAP çizgini sürdürecek liberal, merkez partinin bir an önce kurulması,
örgütlenmesidir..Burada da başlıca görev
TÜSİAD’ın, büyük iş çevrelerinin,
adlarını sıraladığım partilerde siyaset yapmış olanların, siyasetin bugün getirilmiş olduğu durumdan rahatsızlık duyan AKP’li siyasetçilerindir.
Yine yapılması, olması
gereken, MHP’nin bugünkü genel merkezden kurtulması, muhaliflerin partilerinin
tabanından kopmaksızın ve kendi aralarında bölünmeksizin örgütlü bir güç olmayı
başarabilmelidir. Bu olabilirse, bugünkü Genel Merkez ve taraftarları AKP
içinde eriyecek, silinip gidecektir.
Ve HDP, bütün sorunların ancak
demokrasi içinde çözümlenebileceğini, kavgasız, gürültüsüz, Ahmet Türk üslubu
ve inandırıcılığı ile,daha çok, daha sık ve daha açıklıkla dile getirmelidir…
Serinkanlılıkla söyleyebileceklerim şimdilik
bunlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.