İnternetin
en çok yararlandığımız en büyük bilgi sitelerinden biri olan
Wikipedia, demokrasinin en çok bulunduğu ülkemizde yasaklı
olduğundan, Ankara’mızın Çankaya ilçesi hakkında bilgileri
başka sitelere girerek araştırdım.
Bugün
Ankara’nın ve elbette Türkiye’nin en büyük “ilçe”lerinden
olan Çankaya, kurtuluş savaşının başlangıç döneminde
“bozkırın ortasında yer alan yeşilliklerin arasında, birkaç
küçük bağ evinin bulunduğu” bağ ve bahçelik bir kırsal
alanmış.
Sivas
Kongresi ertesinde, “Heyet-i Temsiliye” üyeleri ve Sivas
Kongresinin birkaç delegesiyle birlikte 27 Aralık1919’da
Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Paşaya, işte bu Çankaya’da
“küçük, havuzlu bir bağ evi” tahsis edilmiş.
Günümüz
yönetimince çeşitli bahanelerle kutlanması engellenen 19 Mayıs,
23 Nisan, 29 Ekim tarihleri gibi, yine kutlanmasına engeller
çıkarılan 27 Aralık tarihi de Cumhuriyetimiz bakımından
yaşamsal önemdedir.
Çünkü
bu tarihten itibaren Ankara ve onun kalbi olacak Çankaya, kurtuluş
savaşımızın yönetildiği merkez olmuştur.
****
Bu
haftaki yazımı “Çankaya”ya ayırmış olmamın bir nedeni bu
satırları yazmakta olduğum günün, kutlanması yine engellerle
karşılaşan 19 Mayıs tarihi olmasının yanı sıra, son günlerde
okuduğum kitapların arasında Falih Rıfkı Atay’ın çok uzun
bir süredir okunmak üzere başucu kitaplarım arasında bekleyen
ünlü “Çankaya”sının da bulunmasıdır…
Çankaya’yı
tam da şu sıralarda okumakta oluşumun nedeni bir süre önce
Atatürk’ün kişiliğine karşı yapılan sözcüğün gerçek
anlamıyla alçakça saldırılar değil. Fakat zamanın denk düşmesi
ayrıca iyi oldu. Çünkü, çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinden
başlayarak özellikle de Kurtuluş Savaşı öncelerinin genç
komutanına ilişkin bilgilerim hem tazelendi, hem de yeni
bilgilerle zenginleşti.
Okumakta
olduğum çeşitli konularda başka kitaplarla birlikte ağır ağır,
sindirerek okuduğum Çankaya’nın ilk bölümlerinde, Çanakkale
Savaşının, imparatorluğun ilk “dünya savaşı”na sürüklenişi
ve üst üste yaşanan yıkımların yanı sıra, bütün bu kaotik
ortamda bu genç komutanın nice güçlükler ve engellere karşın
yıldızlaşmasının öyküsü, birinci elden, birinci ağızlardan
ve birinci tanıklıklarla anlatılıyor. Bu nedenlerle Çankaya’nın
Cumhuriyet tarihine ve bu tarihin baş yaratıcısı Mustafa Kemal
Atatürk’ün kişiliğine, etkinliklerine ve devrimlerine ilişkin
yapıtların başta gelenlerinden bir olduğunda kuşku yok.
***
Beni
Atatürk’ün bir devrim önderi olarak yaptıkları kadar, birey ve
bir aydın olarak kişiliği de her zaman ilgilendirmiştir…
Nitekim
bu yıl 6 Nisan tarihinde, Kıbrıs’taki Girne Amerikan
Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübünün düzenlediği
toplantıda yaptığım konuşmanın başlığı da “Birey ve Aydın
Kişiliği ile Atatürk”tü…
Büyük
sanatçıların,büyük şair ve yazarların, bilim alanlarındaki
yaratıcıların bireysel kişilikleri için olduğu gibi, devlet
adamlarının, siyasal önderlerin kişisel özellikleri de ilgi
konusudur.
Konuya
ilişkin konuşmalarımda yeri geldikçe söylediğim gibi, Mustafa
Kemal’in bu alanda da özel bir yeri var.
Bir
insan düşünün. Öncelikle büyük bir asker, büyük bir komutan.
Böyle komutan örnekleri insanlık tarihi boyunca bizde ve her yerde
olmuştur.
Bu
komutanın, aynı zamanda yeni bir devletin kurucusu olduğunu
düşünün.
Bu
iki özelliğin bir arada oluşu, ender rastlanan bir olgudur.
Aynı
komutan ve devlet kurucunun bu özelliklerine, kısa sayılacak bir
ömre her alanda ve her konuda okuduğu binlerce kitabı sığdıran
bir aydın, düşünür, bir aydınlanma önderi oluşunu ekleyin.
Söylenebilecek
şey, tek sözcükle “mucize”dir…
***
Cumhuriyetimizin
simgesi Çankaya’dan bu gün gelmiş olduğumuz yer ise
“Külliye”dir…
Cumhurbaşkanlığı
külliyesi…
Külliye,
yani “bir
cami çevresinde yapılmış medrese, sıbyan mektebi, türbe,
tabhane ve başka işlevli yapılardan oluşan bir kompleks
“(Bkz.İnternet
bilgimnette)
İlkinin
tarihini biliyoruz.
Bunun
tarihi de günün birinde herhalde yazılacaktır…
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/200517
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.