Fotoğraflardan
ilki, Tayyip Erdoğan’ı bir Arap ülkesini ziyaretinde, geleneksel
giysili, başı beyaz örtülü bir oğlan çocuğunun elini öperken
gösteriyor.
İlk izlenimim,
bu çocuğun, aynı fotoğraftaki Arap ileri gelenlerinden
(kraliyet ailesinden) birinin oğlu(bir veliaht prens vb.) olduğuydu.
Cumhurbaşkanı
da olsa bir yetişkinin bir çocuğun elini öpmesinde yadırganacak
bir şey olamaz.
Fakat görüntüde
yine de rahatsız edici bir şey vardı. Tayyip Erdoğan, sözgelimi
bir Batı ülkesini ziyaretinde, karşılayıcılar arasında bulunan
sekiz-dokuz yaşlarında bir oğlan çocuğun elini ,eğilerek,
neredeyse huşu içinde öper miydi?
Sosyal
medyadaki bu fotoğrafa tepkimi yine sosyal medya üzerinden dile
getirdim.
Sonra
ayrıntıları öğrendim ve olayın videosunu da gördüm.
Ziyaret Kuveyt
Emirliğine. Eli öpülen çocuk(bir kız çocukla birlikte)
Erdoğan’ı karşılayan Kuveyt yöneticileri arasında. Kuşkusuz
sıradan halk çocukları değil bunlar .Belki Emir’in, belki ileri
gelen yöneticilerin çocuklarından. Çiçek vermek için orada
oldukları söyleniyorsa da oğlanın elinde çiçek görmedim.
Emir ya da devlet ileri gelenlerinden biri, büyük olasılıkla
babası,onu cumhurbaşkanına takdim ediyor. Çocuk ne yapacağını
bilmezce elini uzatıyor. Bir süre el ele kaldıktan sonra
Cumhurbaşkanı eğilip yanaklarından, sonra da (sevgi mi, şefkat
mi , saygı mı, yoruma kalmış bir görünümde) bu eli öpüyor.
Bunda
büyütecek ne var denebilir ve belki gerçekten de yok. Fakat yine
de, keşke yanakların öpülmesiyle yetinilseydi diye düşünmekten
kendimi alamıyorum…
***
İkinci
fotoğrafın kahramanlarından biri yine Tayyip Erdoğan. Ötekisi
ise Kılıçdaroğlu.
Bu kez bir el
sıkışma fotoğrafı.
Önceki gün
Danıştay’ın kuruluş yıldönümü toplantısında karşılaşan
iki lider birbirlerinin elini sımsıkı tutmuşlar.
Kılıçdaroğlu
Erdoğan’a odaklanmışken ,ötekinin başı yanda, yukarıda,
bakışlar uzaklara yönelik….
Belki bir ânın
görüntüsü bu. Fakat sorun da zaten bu değil.
Kısa süre önce
birbirlerine ağır sözlerle yüklenenler bu kişiler değil
miydi?
Samimi ve
hakiki olan o sözler mi, yoksa bu el sıkışma mı?
Denebilir ki
politikadır, her şey olur.
Politika filan
değil bu , en hafif deyimiyle ilkesizlik.
Sözüm daha çok
Kılıçdaroğlu’na.
El sıkışmak,
konuşmak zorunda mısınız?
Daha mesafeli,
daha soğuk duramaz mısınız?
Her
resepsiyonda, açılışta mutlaka bulunmalı mısınız?
Protokol
kurallarına bu uyum, “makam”a bu” saygı”,;ülkemizde
siyasal yönetimin , partinizin de işaret ettiği yasa dışı
konumunu; hukuk tanımaz, demokrasi karşıtı tutumunu ve
yaptıklarını normalleştirmek dışında neye hizmet eder.
İnanıyorum ki
benim gibi milyonlarca insan da bu göstermelik el sıkışmalardan
rahatsızlık duymaktadır.
***
Videoda
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in bir konuşmasını
izliyoruz.
Nazarbeyev
özetle diyor ki, biz müslümanız ama Arap değiliz. Kendi
geleneklerimiz , törelerimiz var.. Biz göçebe bir halkız. Bizde
kadınlar ve erkekler yan yana at sürer, hatta kadınlar önde
giderler. Herkesin giyim kuşamına saygımız var. Fakat biz
kadınlarımızı örtüler ardında gizlemeyiz. Bunu kadına
saygısızlık sayarız.
Bu yan yana
at sürmek örneğini;giyim kuşamdaki, saç kesimindeki benzerlikler
de içinde olmak üzere , Şerafettin Turan’ın “Türk Kültürü”
adlı kitabında da okumuştum. Nazarbayev’in sözleri bana bu
nedenle de tandık ve sıcak geldi.
Bu iki
fotoğraf ve videodan çıkardığım sonuç ise, ülkemizin hemen
her konuda ve her alanda bir kimlik sorunu,kimlik kaybı yaşadığı;
kaygı verici bir geleceğe doğru kayıp gitmekte olduğudur.
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/130517
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.