Az önce kardeşim
Nihat’a internet mesajı yazarken gazete yazısı
için konu bulamama sıkıntısından
yakınıyor, her yandan kuşatıldığımız bir kötülük ortamında güvenilir biz zemin,
tutunacak bir dal bulabilme güçlüğünden söz ediyordum.
Konu belliydi
aslında. Fakat nasıl, hangi yönüyle yazılmalıydı?
Sizlerin de fark
etmiş olacağınız gibi, yukarıdaki
satırlarda bu da ortaya çıkmıştı:
Bir bataklıkta yürüyor gibiyiz. Atmaya
çalıştığımız her adım yeni bir güçlüğü aşmayı, yeni bir kötülüğün üstesinden gelmeyi
gerektiriyor.
Öyleyse, ne
yapmalı, hangi zeminlerden, hangi olanaklardan yararlanmalı, nelerden güç
almalıyız?
Şimdi
bataklık benzetmesini bir yana bırakıp yaşanmakta olan gerçekliğe dönelim….
***
Yalanın her
şeyin üzerine yükseldiği bir toplumsal ortamdayız.
Toplum her yönden yalanla kuşatılmış.
İktidarı
elinde tutan siyaset, buyruğundaki din ve medya, yalan üretme aygıtları.
Adalet
sistemi bu yalanların savunucusu, güvenlik güçleriyse bekçisi.
Akademi,
yalana bilimsel kılıf uyduruyor.
Eğitim
sistemi yalana ayarlı.
Şimdi bütün
bunlar tek bir komuta merkezine bağlanmak isteniyor.
Daha doğrusu zaten öyle, fakat
yasallaştırılmak isteniyor.
Yani, yalan
yasallaştırılacak. …Daha kolaylaştırılacak…
Tam olarak böyle bir bataklıktayız…
***
İnternette, tepedekiyle
yakın destekçisinin birbirlerine çeşitli zamanlardaki hakaretlerinin bir
“kolaj”ı vardı.
Bu klibi
paylaşan kişi,”onlar adına ben utandım” yorumunu yapmış.
Hakaretler
siyaset alanından özel yaşamlara da
taşmış.
Bu nasıl bir
şey, gerçekten nasıl bir siyasal ve kişisel ahlâk anlayışı?
Tükürdüğün
yalamak diye bir söz vardır… Hafif kalır…
Son günlerin
bir başka haberi bir takım sporcuların cumhuriyete ihanet belgesine evet
destekçisi olarak ortaya çıkmaları.
Onlara
gereken yanıtı taraftarları, futbolseverler vermelidir.
Hakikat bu kadar ucuz olmamalı….
***
Bataklığa
dönelim…
Tek kişi
değiliz…
Çoğuz…
Şimdilik birkaç
koldan yürüyoruz…
Buna karşı
değilim…
Herkes
elinden geleni yapacaktır…
Fakat bu
bataklığı topluca aşmak ve sonuçta da onu kurutmak için güç birliği gerekiyor…
Diktatörlüğe,
tek adam sultasına, Ortadoğu bataklığında boğulmaya karşı olan herkes; parti,meslek,
etnik kimlik ayrımı gözetilmeksizin, dünya görüşü farklılıkları
vurgulanmaksızın, şimdiye kadar görülmedik büyüklükte buluşmalarda bir araya
gelmek için gereken adımları atmalıdır.
Siyasetçiler, bilim ve sanat insanları,
aydınlar, bütün emekçiler, gençler, kadınlar,
gelecek kuşakların uygar dünyadan
koparılmamış bir vatanda yaşamasını arzu eden bütün Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşları ortak bir zeminde ve hedefte buluşmalıdır.
CHP, HDP,
AKP’deki ve MHP’deki muhalifler, TKP, Vatan Partisi, EMEP, Birleşik
Haziran Hareketi, ortak bir vatanda yaşamakta ve yaşayacak olduğumuz duygusunu
yitirmemiş olan herkes bu beraberlikte yerini almalıdır.
Bu bir dilek değil, gereğinin yapılması kaçınılmaz bir
zorunluluktur.
Böyle bir
birlikteliği yutmaya hiçbir bataklığın gücü ve hacmi yetmeyecektir….
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi Yazıları/280117
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.