Yeni yılın ilk saatlerinde Türkiye Ortaköy’deki katliamla
sarsıldı.
Hemen ardından bir sanat insanı İstanbul
havaalanında, kendileri için uygun şartlar oluştuğunda Ortaköy canisinden
aşağı kalmayacak bir güruhun alçakça saldırısına uğradı.
Bu gün de (5 Ocak Perşembe) terörizm
İzmir’de can aldı.
Köşemde bu gün, Sanatçılar Girişimi’nin Ortaköy katliamının ardından “Yaşanmakta Olan Facia Ortamı ve Görünen Köy”
başlığı ile yayınladığı bildiriyi, sadece bu günleri değil ülkemizi saran terör
sarmalını bütünüyle özetlediği düşüncesi ile paylaşıyorum:
“ Başta
cumhurbaşkanı olmak üzere devlet ve hükümet yöneticilerinin her toplu
katliamdan sonra ülkemizin bir terör kuşatması altında olduğunu tekrar etmeleri
doğru ve haklıdır.
Fakat
asıl yanıtlanması gereken sorular, ülkemizin nasıl bu kaotik çıkmazın içine
sokulduğu,söz konusu terör örgütlerinin hangi güçler tarafından yönetildiği
ve kınıyoruz,yanıtlarını alacaklar
gibi sözden ibaret söylemlerin ötesinde
neler yapıldığı ve yapılacağıdır.
Halk
bilgeliği bu gibi soruları “görünen köy kılavuz istemez” deyimiyle
yanıtlamıştır.
Görünen köy, AKP yönetimi iktidara geldiğinde
ülkemiz terörist bir kuşatma altında değilken , esas olarak Doğu bölgelerinde
odaklanmış PKK terörü de belli ölçülerde sınırlanmışken bu yönetim tarafından
ülkemizin Ortadoğu batağına sürüklendiği; komşu ülkedeki yönetimi devirmek
amacıyla Türkiye’nin teröristler için bir yol geçen hanına çevrildiği;
emperyalizmin sözüm ona Büyük Ortadoğu projesiyle birlikte bu projenin
kuyruğuna takılmış Şam’da namaz kılma
türünden fantezilerin de sona erişiyle
yaşanmakta olan facialara çanak tutulmuş olmasıdır.
Görevi din konusuyla sınırlı olması gereken Diyanetin bütünüyle
siyasetin güdümüne girmiş olması, yeni yıl öncesindeki talihsiz açıklamanın bu
kurum ve günümüzdeki yönetimi üzerinde silinmez bir leke olarak kalacağı
gerçeği vicdanları kanatmıştır ve
kanatmaktadır.
Asıl
gerçekler bunlardır.. Batıya meydan okumalar, Putin yönetimini arkalayarak ABD
emperyalizmine göstermelik efelenmeler, yirminci yüzyılın ilk büyük emperyalizm
karşıtı mücadelesi ve devrimler dizisi olan Kurtuluş Savaşımızı hafife
alırcasına ikinci kurtuluş savaşı söylemleri; hedef saptırmaktan, toplumu
yanıltmak ve gittikçe sıkılmakta olan cendereyi meşrulaştırmak çabasından başka
bir şey değildir.
Aydınlar, sanatçılar olarak görevimiz, bütün bu yalan dolan ve tehdit
karşısında ; görünen köyü görünmez kılmak için her türlü medyanın kirli bir
araç olarak kullanıldığı utanç verici, işbirlikçi, çanak yalayıcı ağız
kalabalığı ortamında, yılmaksızın, geri çekilmeksizin, gerçekleri dile
getirmek, görünen köy işte şurada diye göstermekten bir an bile el çekmemektir.
Görünen köy, ülkenin bu kanlı ve kaotik çıkmaza tıkılmasına en baştaki
tutumlarıyla yol açan siyasal yönetimin öz eleştirisini yapması, başlıca
sorumluların siyaset sahnesinden çekilip gitmeleri , toplumsal barışı
sağlayacak adımlar atılabilmesi için
öncelikle başkanlık sistemi hevesinden vazgeçilerek parlamenter sistemin ve çoğulcu
demokrasinin güçlendirilmesidir.
Görünen köy, bu adımlar atılmadıkça
günümüz siyasal yönetiminin tutumu ve söylemleriyle faciaların engellenemeyip
ancak kısmen ya da tamamen kamunun gözünden saklanmaya çalışılacağı, zaten sınırları boğucu ölçüde daraltılmış
olan demokratik hakların bütünüyle
despotizme kurban edileceği, sonuçta da
bütün bir ülkece dağılıp parçalanmaya, yok oluşa teslim olacağımızdır.”
SANATÇILAR GİRİŞİMİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.