Sahnede
pırıl pırıl, apaydınlık bir kadın konuşuyor…
Samimi,
bilgili, açık sözlü, zarif.
Slogandan
uzak, cesur, esprili.
Zaman
zaman izleyiciler arasında tanıdığı birine seslenerek,
diyaloglar kurarak,(kimileri ayakta, ya da komşu salonlarda)1500
kişi olduğu tahmin edilen bir izleyici topluluğu karşısında,
gösterişten uzak, alçak gönüllü, fakat gerçek bir yıldız
gibi parlıyor…
27
Eylül Çarşamba akşamı Avcılardaki Mira Palas Düğün
Salonundaki yemekte konuşan sayın Meral Akşener’den söz
ediyorum.
Az
önce komşu salonlardan birinden, büyük salondaki ekranlardan da
biraz gecikmeyle ve kesintilerle de olsa izlenebilen basın
toplantısından geldi…
Konular
doğal olarak aynı. Ülkenin durumu. Yapılması gerekenler. Aşılan
ve aşılması gereken zorluklar.
Beklenen
parti henüz kurulmadı, fakat Meral Hanım şimdiden “genel başkan
“olarak takdim ediliyor ve kuşkusuz bunu hak ediyor.
Konuşmasında,
bu buluşmanın daha az sayıda bir arkadaş çevresi için
planlandığı, fakat salonu coşkuyla dolduran kalabalığın
kendisini bile şaşırttığını söylüyor.
Ve
haklı olarak, bunun gururunu ve mutluluğu yaşıyor.
***
Basın
toplantısı ve yemek salonunda yapılan konuşmaların bilgilerine,
verildiği kadarıyla, medyadan ulaşmış olmalısınız.
Verildiği
kadarıyla, çünkü iktidar Akşener hareketinden korkuyor.
Bu
hareketin onlar için korkulu bir rüya olduğundan , uykularını
kaçırdığından kuşku yok.
Sahibinin
sesi medyadan söz etmeye değmez.
Ortada
sayılabilecek medya ise temkinli, korkak.
Kala
kala birkaç bağımsız medya kanalı, birkaç cesur kalem kalıyor…
Fakat
Akşener hareketi , başkaca yazar ve gazeteci arkadaşlar gibi
davetli olarak katıldığım bu yemekli toplantıda da
görülebileceği gibi, görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaşmakta
olan bir gerçek.
İktidar
korkmakta haklı.
Açıkça
ya da kapalı kapılar ardındaki planlarla engeller çıkarmak
için ellerinden geleni yaptıklarında ve yapmayı
sürdüreceklerinde kuşku yok.
Asıl
önemli olan bütün kanatlarıyla “sol”un bu hareketi nasıl
görüp değerlendirdiği.
Hiç
kimse bu soldan kendi hedeflerinden vazgeçerek Akşener hareketinin
kuyruğun takılmasını istemiyor ve beklemiyor.
Bunu
Akşener’in kendisi de istemez ve beklemez.
Fakat
iktidarı gasp etmiş olan despotik gücü en zayıf yanından
vurarak alt etmek için bu hareketi desteklemek, yanında yer almak
gerektiğini görmemek için de siyaseten kör olmak gerekiyor…
***
Sayın
Akşener’in konuşmasında altını önemle çizdiğim cümlelerden
biri şu oldu:
“Türkiye’nin
bilgiye, görgüye dayalı dış politika aklına ihtiyacı var”…
Sevgili
Meral Hanım, konuşmanızın pek çok başka yerinde sizin de
belirttiğiniz gibi Türkiye’nin her alanda böyle bir akla
ihtiyacı var.
Bu
ihtiyacın bir başka adı da, normalleşmedir.
Ülkenin
sağıyla, soluyla, ortasıyla normalleşmesinde çok önemli bir
işlev üstlendiğinizi, işinizin çok güç olduğunu görüyorum
ve biliyorum.
Yıllar
önce bir hanım siyasetçi başbakan olduğunda, az kalsın bir övgü
ve sevinç yazısı yazarak hayatımın sonradan çok pişman
olacağım en büyük hatalarından birini yapmış olacaktım…
Çok
şükür yapmadım böyle bir hata.
Fakat
şimdi sizin için büyük bir güvenle bunları yazıyorum…
Devlet yönetiminde önemli görev
üstlendiğiniz bir dönemin payınıza düşen sorumluluğunu
üstlenmedeki açık yürekliliğiniz de bunda etken olmuştur.
Solda
bir arkadaşınız olarak karşılaşacağınız bütün güçlüklerde
yanınızda olmakta tereddüt etmeyeceğim.
Yurdumuza
olan ortak sevgimiz, saygılarım ve alkışlarımla.
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/300917
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.