Bu
hafta PKK’nın katlettiği iki genç öğretmeni, Necmettin Yılmaz
ve Şenay Aybüke Yalçın’ı yazacaktım. Fakat bugün(21 Temmuz
Cuma) Aydınlıkta sayın Soner Polat’ın “ Bir İletinin
Düşündürdükleri” başlıklı güzel yazısında, geçen hafta
bu sütunda yayınlanan “Büyük Adalet Yürüyüşü ve Sonrası”
başlıklı yazımdaki bazı sözlerime ve görüşlerime yönelttiği
eleştiriler bu haftaki yazımın konusunu ister istemez değiştirdi.
Sizi eleştiren bir yazıya nasıl güzel diyorsunuz diye
sorulabilir. Yanıtım, yazının incelikli üslubu ve sayın
yazarın hakkımda söylediği(layık olmak istediğim) değerli
sözlerdir. Söz konusu yazıya ilişkin(ve bu bağlamda elbette
bana yönelik)eleştirilerinde ise haklı olmadığı
düşüncesindeyim.
***
Emekli
tüm amiral sayın Soner Polat “Balyoz” ihanetine hedef olmuş,
ordumuzun en değerli subaylarından biridir. Hepsine sonsuz saygı
ve sevgi duyduğumu tekrarlamama sanırım gerek yok. Kaldı ki
onlara ilişkin olarak şu “emekli” sözünün kullanılmasından
da her zaman rahatsızlık duydum.. Fakat bu bir başka konu…
Eleştirilere gelince, en önemli
bulduğuma değinmekle yetineceğim.
Sayın
Polat şöyle diyor:
“Kemal
Kılıçdaroğlu bu yarıştan(cumhurbaşkanlığı yarışından)
kaçıyor.Aday olmayacağını açıkladı!Peki Behramoğlu’na göre
zirveye tırmanan Kılıçdaroğlu aday olmuyorsa , kim
olmalı?Kendimi zorlayarak şöyle bir sonuç çıkardım:Bir
MP(Merkez Parti) kurulmasını bekleyeceğiz. Daha sonra PKK, pardon
HDP’nin kapısını çalacağız. Bu üç parti istişarelerde
bulunacak ve yıldız(!) bir aday çıkarılacak!Ve bu aday seçimi
kazanacak!Kısa dönem için, yani önümüzdeki seçimde CHP’den
umut kesildiğine göre, bütün yükü kurulacak MP ile hapisteki
HDP çekecek! Türkiye emperyalist merkezlerle kıran kırana bir
savaşın içindeyken,Türk milleti PKK’nin siyasi kanadını ve
Atlantikçilerle dirsek temasında olanları iktidara getirecek!”
***
Sevgili
amiralim! Yazınızın odağını oluşturan paragrafta, doğrular
ve yanlışlar bir arada. Evet , Kemal Bey bir zafer kazanmıştır,
fakat aday olmama kararı çok yerindedir. Bir Merkez Partisi
kurulmasını beklemeyeceğiz, fakat bu bir zorunluluktur. AKP’nin
parçalanması, Erdoğan’ın indirilmesi başka türlü mümkün
değildir. Böyle bir parti kurulmasına engel olmak için ellerinden
geleni yapmaktalar ve yapacaklar. Kapalı kapılar ardında şantajdan
tehdide, baş döndürücü rüşvetlere kadar kim bilir ne dolaplar
çevrilmektedir. Allah aşkına, bunu göremeyecek, bilemeyecek kadar
saf mısınız!
***
Türkiye
emperyalist merkezlerle kıran kırana bir savaş içindeymiş…
Erdoğan öncülüğünde mi? Yoksa Hulusi Akar’ların, Hakan
Fidan’ların, Meclisteki AKP çoğunluğunun önderliğinde mi?
Yapmayın! Böyle düşünüyorsanız eğer çok büyük bir hayal
içindesiniz. Bir sohbetimizde Doğu Perinçek’e romantiksin
demiştim. Evet, devrimci romantik olur diye yanıtlamıştı beni.
Elbette! Lenin’de böyle söylüyor “Ne Yapmalı”nın son
paragrafında… Fakat rüyalarımız, hayallerimiz bir türlü
gerçekleşmiyorsa, durup nedenlerini düşünmemiz gerekmez mi?
***
Kimin
başka adayı olacağını şu anda konuşmak ise zaten yanlıştır.
Buna henüz vakit var. 2019 hesabını biryana bırakıp, her günün
gereğini yerine getirmeliyiz. CHP’den umut kesmiş değilim. Fakat
ülke bir tek CHP ile bu karanlıktan çıkamaz. Bu yolda,bu yönde
bütün olanakları, bütün olasılıkları değerlendirmek
zorundayız. HDP’yi “hapisteki HDP” diye nitelemek bize
yakışmaz. O da bir Türkiye partisidir, olmak zorundadır. Olamazsa
PKK ile birlikte zaten silinip gidecek ya da bugünkü iktidara boyun
eğecektir. Siyaset mühendisliği zaten tam bu gibi durumlarda
gereklidir.
***
Merkez Partisini daha kurulmadan
“Atlantikçilerle dirsek teması içinde olmakla” suçlayarak,
HDP’yi PKK’nin siyasi kanadı olmakla mahkum ederek, CHP’yi
“emperyalist merkezlerle daha yakın ilişki savunmak “ hedefine
kilitleyerek, ülkeyi kiminle, kimlerle, nasıl karanlıktan
çıkaracak, parçalanmaktan kurtaracağız?
Hayal
kurarak, rüya görerek mi?
Lütfen
bizlere, şairlere bırakılsın bu…
Sevgi
ve saygılarımla.
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/220717
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.