16 Nisan “halk oylaması” sonucunda,
parlamenter sistemin, güçler ayrılığı ilkesinin sonunu getirecek “evet” oyları az bir farkla ileride göründü.
“Az bir farkla”,çünkü akıl almazca eşitsiz propaganda koşullarına,
bu dünyayla yetinmeyip “öbür dünya”ya da uzanan
akıl dışı, ölçüsüz tehditlere rağmen, sistemi tepetaklak etmek isteyen taraf, arzu ettiği
oy oranının çok altında kaldı.
Yenilgi, bıçak ya da kurşun yarası gibidir.
Acısı hemen duyulmaz. Yara giderek işler ve zonklamaya başlar.
Adıyla sanıyla söyleyecek olursak Tayyip
Erdoğan ve yandaşları böyle bir yara
almıştır ve acısını her an biraz daha artarak duyacaklardır.
Örneğin, bütün toplum, o bağırıp çağırmaların,
tehdit ve nefret söylemlerinin, bitmek
tükenmek bilmez kükreyişlerin hiç de kısa süre önceki kadar korkutucu, ürkütücü
olamadığını görecek, kendi yandaşları
bile bu türden konuşmaları daha fazla görüp işitmemek için TV ekranlarını artık daha gönül rahatlığıyla
kapatacaklardır.
Çünkü bu, gözle görülmezce, ama içten içe
işleyen vicdanın işidir.
Çünkü vicdan diyor ki, sus artık, kendine
de konuşmalarına da çeki düzen ver.
Çünkü bu toplumun en bilinçli, en eğitimli kesimleri büyük çoğunluğuyla sana
hayır dedi.
Çünkü sana evet diyen kesimlerin de yine
büyük çoğunluğuyla bu değişikliğin ne anlama geldiğini bilemeyecek bir eğitim
düzeyinde, genellikle yoksul, muhtaç, ürkütülmüş, senden bir şeyler uman
çevrelerden geldiğini de en iyi yine sen biliyorsun.
***
***
***
Zafer ya da başarının anlamı ve sevinci de yine bıçak ya da kurşun yarası
için olduğu gibi hemen algılanamaz.
Hele bu oylama sonucundaki gibi durum
karmaşık ve göreceyse.
Doğru bilinç ve doğru algı için ne de
olsa biraz “toplum mühendisliği”, biraz sosyal bilim, tarih vb. bilgisi
gerekir…
16 Nisan halk oylamasının sonucu
parlamenter sistemin, cumhuriyetin, aydınlanmanın değerlerini savunanlar için
net bir başarıdır…
Bundan kuşku duymak, sandıktan
başarılı çıkmış görünseler ve öyle olduğunu da ( artık tantana yapamaksızın) “bu iş bitmiştir” gibisinden laflarla dile
getirseler de, vicdanlarda(ve olasıdır ki sandıklarla da) yenilgiye uğrayanlara
güç katar. Onların toparlanmalarına, uğradıkları şoku atlatmalarına yardımcı
olur.
Aslında içeriği bakımından ulusal ve
evrensel hukuk kurallarına aykırı olarak, yapılmaması, yapıldıysa da sonucu ne
olursa olsun hükümsüz sayılması gereken bu halk oylamasının galibi, Tayyip
Erdoğan yönetimine karşı olanlardır….
Fakat…
***
*** ***
Fakatı ise şudur:
CHP’de lider yenilenmesi görmezden
gelinemeyecek bir toplumsal talep ve
gereksinimdir.
MHP’nin Erdoğan işbirlikçisi yönetiminin
muhalifleri mutlaka güç birliği yapmalı,
böylece kendi tabanlarına ve topluma güven vermelidirler.
Liberal, merkezci ya da merkez sağ
çevreler ellerini artık taşın altına koymalı, demokrasi ve vatan savunmasında
yerlerini açıkça ilan etmelidirler.
HDP Türkiye Partisi olduğunu , parlamenter
sistemi ve ülke bütünlüğünü, bütün
toplumsal sorunların ancak bu yola çözümlenebileceğini, ısrarla ,açıkça,
cesaretle tekrar etmeli, içindeki gerici unsurlardan temizlenmeli, PKK ile
arasına net bir çizgi çekmelidir.
Esas olarak olması, gerçekleşmesi gerekenler
bunlardır.
Bunlar başarılabilirse vicdanlardaki
galibiyet her alanda galibiyete dönüşecek, toplum ferah bir nefes alacaktır.
O zaman parlamentodaki çoğunluk partisinin
ufalanıp dağılması, reisin de minderden
2019’u beklemeksizin çekilmes i pek de sürpriz olmayacaktır...
Ataol Behramoğlu/Cumartesi/220417
Cumhuriyetten
arkadaşlarımız aylardır özgürlükten yoksunlar. İddianame aylar sonra
hazırlanabildi. Fakat şimdi de ilk
duruşma üç ay öteye atıldı. Böyle bir vicdansızlık, hukuksuzluk, kanunsuzluk
kabul edilemez. Ergenekon, Balyoz tutuklamalarında olduğu gibi topluca karşı
çıkmanın yollarını bulmalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.