Yarınki halk oylamasıyla sonuçlanacak bu sevimsiz sürecin sondan bir önceki gününde söylenecek bir söz kaldı mı?
Kampanyanın görülmedik, duyulmadık, benzeri herhalde hiçbir uygar ülkede görülmeyecek eşitsizliği akıl ve vicdan sahibi herkesçe söylendi ve zaten gözler önünde.
Buna bir tarafın görgüsüzlüğünü, gözü doymazlığını da eklemek gerek.
“Hayır” diyecek olanlar saçları iki örgülü bir çocukcağızın masum fotoğrafı ve tek bir sloganla yetinirken, başımızı kaldırdığımız her yerde bir portre gözümüze sokuldu.
Yollar, direkler, apartman cepheleri bu portreyle donatıldı.
Ülkemize es kaza gelen Batılı bir yabancı , bu portrenin sahibi acaba ülkesi adına hangi başarıları elde etmiş diye sorup öğrenmek isteyecektir..
Meydan savaşı kazanmış bir komutan mı?
Yooo…
Ülkesine çağ atlatmış bir devlet adamı mı?
Böyle bir şey de yok.
Ülkeyi ekonomik açıdan uçurmuş mu?
Bu da söylenmeyeceği gibi uçan ekonomi değil dolar ve avro olmuş.
Geleceğe dönük yatırımlar mı yapılmış? Fabrikalar mı kurulmuş?
Ne gezer…
Tersine, kamu arazileri, kamuya ait fabrikalar yerli yabancıpara sahiplerine bedavaya yakın parayla satılmış. Bir çokfabrikanın kapısına kilit vurulmuş.
Tarımda ilerleme mi sağlanmış?
Yok canım.
Tam tersine, iğneden ipliğe her şey dışarıdan alınıyor.
Öyleyse bunca tantana, şatafat, caka, gösteriş, gözümüzün içinden de öte beynimize vurgu gibi sokulan boy boy bu portreler neyin nesi?
*** *** ***
Sosyalizm dönemindeki Rusya’yı, Bulgaristan’ı, Yugoslavya’yı, Makedonya’yı, Azerbaycan’ı, şu anda aklıma gelmeyen belki o türden başka ülkeleri gördüm.
Ben hiçbirinde, hiçbir dönemde, böyle bir şey görmedim.
Yakınlarda Çin’e gittim, Mao’nun bir portresi bir tek bir bakkal dükkânında gözüme çarptı. Günümüzdeki liderlerin isesokaktaki insan tarafından adlarının bilindiğinden bile kuşku duyarım.
Japonya, Hindistan, İsrail,Amerika, Kolombiya, Meksika , hiç birinde böyle bir şey yok….
Batı Avrupa ülkelerinde bu zaten olmaz, olamaz.
Ortadoğu ülkeleri diyeceksiniz… Vallahi Suriye’de de bir iki tane baba Esat, bir iki de oğul Esat portresi dışında Esat portresi gördüğümü hatırlamıyorum…
Bana hayatımızın dibine kadar giren, beynimizi kemiren bu portre işgalinden, istilasından gına geldi.
*** *** ***
Portre derken, Oscar Wilde’ın ünlü romanı “Dorian Gray’inPortresi”nden söz etmemek olmaz…
Çok zaman önce okuduğum için, konusu aklımda kaldığımca aşağı yukarı şöyleydi:
Yakışıklı Dorian Gray, ressam arkadaşının yaptığı portredeki gibi hep genç ve yakışıklı kalmayı diler.
Zaten onun için yaşamın amacı da zevk içinde yaşamaktan başka bir şey değildir.
Dileği gerçekleşmiş, zevk peşinde koşarak geçen sefih hayatına karşın hep genç ve yakışıklı kalmıştır. Fakat bu arada portresi geçen zamanın ve bu genç adamım yaşadığı sefih hayatın izleriyle giderek yaşlanıp çirkinleşir.
Tabloyu ortadan kaldırmak için onu bıçaklayıp parçalayan Doryan Grayîn öldürdüğü aslında kendisidir. ..
Cinayet yerine gelenlerin orada gördükleri ise yaşlı ve çirkin bir adamın cesediyle genç ve yakışıklı bir adam portresidir…
*** *** ***
Kıssadan hisse gerçeğin yalanla örtülemeyeceği; portrelerle tersini göstermeye ne kadar çalışsak da ruhumuzu şeytana sattığımız gerçeğinin gizlenemeyeceğidir.
Ben yarın halk oylaması pusulasına hayır mührünü basarken, bunu o portrelerin üzerine de basıyormuşum duygusuyla ve çevre kirliliğinin her türlüsünden kurtulacağımız günlerin özlemiyle yapacağım…
Ataol Behramoğlu/Cumartesi/150417
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.