Ülkemize, halkımıza dayatılan bu halk
oylaması hiçbir anlamda yasal olmayacak.
Cumhuriyet Halk Partisinin vazgeçtiği
Anayasa Mahkemesi başvurusunun
gerekçelerinin daha çok biçime,
usule ilişkin aykırılıklar olduğunu tahmin ediyorum.
Vazgeçme gerekçesi ise, açıklandığına
göre, halkın sağduyusuna duyulan güven… Buna
günümüzdeki Anayasa Mahkemesine güvensizliği de eklememiz sanırım çok yanlış olmaz.
***
Usule ilişkin aykırılıklar(örneğin açık
oy kullanmak) zaten gözler önünde gerçekleşti.
Bunlardan en vahimi, tarafsız olması
gereken cumhurbaşkanının taraflı olarak “sahaya inmiş” olmasıdır.
Devletin bütün olanaklarını sonuna kadar
kullanarak ve kullandırarak…
Üstelik, hem kendisi hem yandaşlarınca
karşı tarafa ağır tehditler, suçlamalar
yöneltilerek.
Bütün bunlar ve söz konusu
oylamaya zaten olağanüstü
durum’da gidiliyor olması, bu halk oylamasının yasal olmadığının,
olamayacağının yeterli kanıtlarıdır.
Fakat benim yasa dışılık derken
kastettiğim daha başka, daha esasta bir şey;
bu halk oylamasının içeriğinin
hukukun evrensel ilkelerine, ülkemizin
ve bütün bir insanlığın birikimlerine aykırı oluşudur…
***
Örneğin, köle olmak ister misiniz gibi
bir soruyla bir halk oylamasına
gidilebilir mi?
Ülkenizin herhangi bir dinsel inanışın
kurallarıyla mı,evrensel insan hakları ilkelerine göre mi yönetilmesi ni
istersiniz başlığı altında bir halk oylaması yapılabilir mi?
Yine örneğin, kız çocuklarının miras hakkı
erkek çocuklarınınkine eşit olmalı mı olmamalı mı; kadınların seçme ve seçilme hakkı kalmalı mı kalkmalı mı; sanık ceza hukuku
ilkelerine göre mi, din kitapları hükümlerince mi yargılanıp
cezalandırılmalı gibi sorular, halk
oylamalarının konusu olabilir mi?
Amaçları toplumun eğilimlerini öğrenmek olduğu için anketler her konuda yapılabilir.
Halk oylamalarının sonuçları ise yasa hükmündedir.
Öyleyse yukarıdaki soruyu başka sözcüklerle
tekrarlayalım: Hükümdarın ya da yönetimin kuluyken ülkenin eşit haklara
sahip yurttaşı konumuna yükselen çağdaş insanı yeniden kula dönüştürecek bir yasa
önerisi halk oylamasına sunulabilir mi?
Sunulacak olursa da, sonuç hangisi olursa olsun , hukuksal değer taşıyabilir mi?
Elbette hayır.
***
16 Nisanda yapılması öngörülen halk oylamasında
halkımıza sorulacak olan da,esas ve özet olarak
budur.
Başbakanın ve bakanların parlamentoya
hesap vereceği, yargının yasalara ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı ve kurumsal bağımsızlığa sahip olduğu;cumhurbaşkanının ülkede ve dünyada bütün halkı ve ulusu temsil
eden, saygın ve partiler üstü bir kişilik olacağı bir sistemi mi, bütün bunların tam tersini mi tercih
ediyorsunuz… Daha da özeti, tercihiniz tek tek ve bütün bir ulusça uygar bir ülkenin uygar yurttaşları olarak mı
yaşamak; kaderinizi hukuksal bir sorumluluğu da bulunmayan tek bir kişinin eline, insafına, vicdanına
, kararlarına bırakmak mıdır?
Bu tercihlerden birinin oylanacağı
bir halk oylaması, sonuç ne olursa olsun daha en baştan , Türkiye
Cumhuriyetinin varlığının da dayanağını oluşturan evrensel hukuk ilkelerine
aykırı ve yasa dışıdır…
***
Öyleyse, ne yapmalı?
Yapılması gereken, öncelikle, bunun yasa dışı
ve göstermelik bir halk oylaması olacağını,
esasta ise bir devrimle kurulmuş çağdaş Türkiye Cumhuriyeti için yaşamsal bir kırılma noktası oluşturduğunu kavramaktır..
Bu bir halk oylaması değil savaştır
ve bu nedenle de çıkacak
sonucu kaybeden tarafın kabul
etmesi olanaksızdır…
Cumhuriyet karşıtlarının iç savaş çığlıkları
bunun açık göstergesidir.
Onların iyi bilmesi gereken ise bu milletin
sadece Damat Feritler, Derviş Vahdetiler, hainler, serseriler , kundakçılar,
kiralık katiller değil, Mustafa Kemal’ler, Hasan Tahsin’ler, Kubilaylar, Uğur
Mumcular da yetiştirdiği ve koşullar kaçınılmaz olduğunda her zaman da
yetiştirecek olduğudur.
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/250217
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.