Sınır Tanımayan Doktorlar
Örgütü’nü bilirsiniz.
1971 yılında Fransa’da bir grup doktor ve
gazeteci tarafından kurulmuş.
Amacı, özetle, savaş , doğal afetler , salgın hastalıklar
nedeniyle yıkıma uğramış bütün ülkelerde
sınır tanımaksızın yardım elini uzatmak…
Nitekim geçtiğimiz yıl, sayısı 30.000’e
ulaşan doktor, hemşire ve her alanda
uzmanlarıyla 70’ten fazla ülkeye tıbbi destek ve yardım sağlamış.
“Médecins Sans Frontières” olan
Fransızcasının baş harflerinden oluşan
kısa adıyla, MSF diye bilinen bu sivil toplum örgütü, iyiliğin her anlamda
sınır tanımazlığının seçkin bir örneği.
***
Ülkemizin sınırları dışında, Fransa’da
bulunduğum şu son birkaç günde Türkiye’de yaşanmakta olan kötülükler, bana
iyilik gibi kötülüğün de sınır
tanımazlığını örneği olarak göründü.
7 Haziran Salı günü İstanbul’un kalbi
sayılabilecek yerlerden Veznecilerde
patlatılan bomba, bildiğimiz kadarıyla yedisi polis, geri kalanı oradan
geçmekte olan yurttaşlardan toplam on bir kişinin ölümüne neden oldu.
Yayın yasağı getirildiği için başkaca bilgi
sahibi değiliz.
Yayın yasağı denilen şeyin, olayın
aydınlatılmasıyla değil karartılmasıyla ilgili olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalı.
Bir şeyin üstüne örtersen onu hiç olmamış
gibi akıllardan silebileceğini sanmak
baskıcı yönetimlerin her zamanki yanılgısı ve karartma yöntemidir.
Sonuçta hiçbir şey gizli kalmaz.
Yayın yasağı olduğu için herhangi bir örgütün
sorumluluk üstlenip üstlenmediğini bilmiyorum.
Fakat üstlensinler ya da
üstlenmesinler akla ilk gelebilecek
tetikçiler kim olursa olsun, asıl sorumlunun ülkeyi her an biraz daha
bilinmezliklerin karanlıklarına gömen siyasal
iktidar olduğundan kendi payıma hiçbir kuşkum yok.
***
Hemen ardından Fatih Camisindeki cenaze
töreninde yaşananlar..
Başbakanın burnunun dibine kadar girerek onunla samimi
poz verebilen kişi ya da kişiler, az
sonra CHP liderini sözle ve mermiyle tehdit ediyor.
Törende CHP çelengi parçalanıyor.
Neden?
Veznecilerde işlenen cinayetin sorumlusu
CHP ve lideri mi?
Sınır tanımayan kötülüğün, daha doğrusu
tetikçilerinin bu gibi sorularla ilgisi yok.
Onlar görevlerini yerine getiriyor.
Cami avlusundaki tetikçilerin suratlarına baktığınızda bunu
görüyorsunuz.
Televizyon programı çıkışında medya
mensubunu döven, gazete basan, adliye sarayı önünde gazeteciye kurşun
sıkan aynı kişiler…
Yüzlerde aynı bönlük, aynı ifadesizlik.
Hareketlerde aynı kof kabadayılık, sırtını
bir yerlere dayamış olmanın arsızlığı, pervasızlığı…
Koşullar değiştiğinde bir anda zavallılığa,inkâra
dönüştüğünü bizde ve başka ülkelerde
örneklerini çokça gördüğümüzü bir sahte kahramanlık gösterisi…
***
Sizi ülkenizin dışındayken de gelip bulan bu
sınır tanımaz kötülüğün nedeni,ciğerimi ye kültüründen;minareler
süngümüz,dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz,oluk oluk kan akacak tehdit ve
çağrılarından başka ne olabilir?
İki yüz yıldan fazla bir
aydınlanma savaşımı sonucunda nice özveriyle kurulabilen çağdaş Türkiye
Cumhuriyeti, her gün, her an biraz daha sınır tanımaz bir kötülüğün
karanlıklarına, bütün ülkede gerçekten de oluk oluk kan akmasına yol açacak bir
iç savaşa sürükleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.