Fesli
zat “Eğer bir Müslüman Atatürk’ü seviyorum derse ya ahmaktır
ya da sahtekâr” diyor.
Festen
başlayalım…
Bu
zat, fesi Müslümanlığın(ya da Osmanlının) simgesi olarak
takıyor olmalı.
Oysa
tarih konulu kitapların yazarı olduğuna göre, fesle İslam’ın
ilgisinin bulunmadığını bilmemesi olanaksız.
Bu
şapka türünün Osmanlıyla ilişkilendirilmesi de doğru olmaz.
Fesi
Osmanlıya bu devletin kuruluşundan beş yüz yıldan fazla bir
zaman sonra padişah olan reformcu II. Mahmut’un getirdiğini
bilmek için tarihçi olmak gerekmiyor.
O
dönemde sarıklı din adamlarının fese karşı savaş açtıkları
da biliniyor.
Fesli
zat o dönemde yaşıyor olsa, büyük olasılıkla sarığı
savunacak, Atatürk için söylediklerinin tıpkısını, sadece
adını değiştirerek, II.Mahmut için söyleyecekti.
Çünkü
konu fes, sarık, şapka vb. değil; aydınlanmaya, yenilenmeye,
yeniliğe karşı çıkmaktır.
***
Atatürk’ün
fesi kaldırıp şapkayı getirmesinin amacı, tıpkı Arap
harflerinin yerine Latin harflerinin getirilmesi gibi, ülkeyi
İslam’dan koparıp gâvurlaştırmak değil, Orta Doğu
dünyasından uzaklaştırarak Batıya yakınlaştırmak içindi.
Her
ikisinin de nasıl doğru adımlar olduğu çok geçmeden
doğrulanmıştır ve bu gün zaten fes denilen serpuş ya da
şapkayı,fesli zat gibi belki de enteresan olmak ya da gündemde
kalmak için kullanan biri dışında, Kapalıçarşı ya da
Sultanahmet gibi turistik yerlerdeki yabancı turistlerin, içinde
ülkemizle ilgili herhangi bir doğru bilgi kırıntısı bulunmayan
kafalarında görmekteyiz. ..
***
Fesli
zat Müslüman ve Atatürk’ü sevmiyor.
Dahası,
Müslüman olup da Atatürk’ü seven ya ahmaktır ya da sahtekâr
diyor.
Oysa
inancına gerçekten ve içtenlikle bağlı olup Atatürk’ü seven
pek çok Müslüman’ın olması doğal bir şeydir.
Çünkü
din inancını kişisel bir değer olarak yaşayan, elinden geldiği
ölçüde de ibadetin gereklerini yerine getiren milyonlarca
insanımızın Atatürk’ü sevmemek için değil sevmek için pek
çok nedeni vardır.
Bunların
başında da onun, bağımsızlık savaşının ve cumhuriyetimizin
kuruluşunun önderi olması gelir.
Fesli
zat bu milyonlarca insanımızı ahmak ya da sahtekâr olmakla
suçluyor.
Fakat
“keşke Yunan kazansaydı” gibi bu ülkenin bir yurttaşının
söylediğine inanılması güç bir sözün sahibinden de başka bir
tavır beklenemez.
***
İnternette
konuya ilgili olarak gezinirken Aziz Nesin’in de benzer bir şey
söylemiş olduğunu gördüm.
TV’de
bir söyleşide “Bir Müslüman’ın Atatürkçü olması mümkün
değil” diyor.
Ustanın
anısına saygıda kusur etmek istemem.
Fakat
Atatürkçü olmakla Atatürk’ü sevmek aynı şey olmasa da,
Müslüman yerine örneğin şeriatçı, laiklik karşıtı, kadın
erkek eşitliğine karşı olan biri demek daha doğru olurdu
İslam
dinine bağlı milyonlarca insanın bu değerlerin karşısında
olduğunu düşünmek bence hata ve haksızlıktır.
Bir
başka deyişle de onları şeriat taraftarı, kökten dinci olamaya
adeta zorlamaktır.
***
Bir
dinsel inanca bağlı olmak zorunlu değil , fakat belli ki
insanlığın bilinen tarihi boyunca çok sayıda insan tarafından
duyulmuş ve bu gün de duyulmakta olan bir gereksinimdir.
Zorunlu
olması gereken ise bilimsel eğitim, bilimsel düşüncedir.
Asıl
ahmaklık ve sahtekârlık bilimin her türlü nimet ve kazanımından
yararlanıp da bilime karşı olmaktır.
***
Kimseyi Atatürk’ü sevmeye
zorlamayalım.
Ciddi
bilimsel eğitim bu sevgiyi kendiliğinden getirecektir.
En
yüksek düzeydeki din görevlisinin 10 Kasımdan bir gün önce
fesli zatı ziyaretine göz yuman, ya da bu ziyareti zaten
planlamış olan günümüz siyasal yönetiminden böyle bir eğitim
anlayışı ve uygulanışını beklemek anlamsızdır.
Ataol
Behramoğlu/Kültür ve Siyaset/201118
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.