Yanlarına
akıl, insaf, sağduyu vb.. daha başkaları da eklenebilecek bu
sözcükleri ardı ardına sıralamakla yapmak istediğim, daha
doğrusu sormak istediğim , üzerlerinde fazla düşünmeden
de aralarında yakın ilişki, özdeşlik olduğunu anlayıp
hissettiğimiz bu kavramların birbirine aykırı olup
olamayacağıdır…
Hukuk
adına yapılan işlemler, uygulamalar,çıkarılan yasalar, bütün
bu kavramları yok sayarak, onları aşağılayarak,
değersizleştirerek gerçekleştirilebilir mi?
Diyeceksiniz
ki ülkemizde yapılmakta olan zaten bu…
Ben
de zaten tam olarak bunu söylemek istiyorum…
***
Parlamenter
sistemi ortadan kaldırmaya yönelik anayasa oylamasının en temel
insan haklarına, dolayısıyla da hukuka aykırı olduğu,
aralarında benim de olduğum köşe yazarları tarafından çok kez
dile getirildi.
Kamuyu
yoklamak için ya da bir başka amaçla yapılabilecek sıradan bir
ankette sorulabilecek herhangi bir soru, sonucu yasa olacak bir halk
oylamasının konusu olamaz denildi….
Daha
da özetle, köle ve kul olarak mı, özgür yurttaşlar olarak mı
yaşamak istersiniz gibi –sonucu yasalaşacak- bir sorunun,
evrensel insan haklarına, hukukun en temel ilkelerine aykırı
olduğunu ben kendi payıma yazılarımda ve konuşmalarımda
defalarca tekrarladım .
Bu
nedenle de, bu gün fiilen yaşanmakta olan siyasal yönetim
biçiminin hukuk dışı olduğunu düşünmeyi sürdürüyorum…
Şimdi
ise, hukuka, ahlâka, vicdana, akla, insafa, sağduyuya…. aykırı;
bütün bunlarla ve bu ülkenin yurttaşlarının bütün bu
kavramlara ilişkin değerleriyle alay edercesine yeni bir durumla
karşı karşıyayız…
Oldu
bittiyle, yangından mal kaçırırcasına, neredeyse birkaç gün
sonra denecek kadar yakın bir tarihe alınan seçimlere, bilmem
hangi yasanın hangi maddesi gereğince, topluma mal olmuş, seçimin
ve ülkenin kaderini değiştirecek İyi Parti katılamazmış…
Böyle
bir şeyin değil gerçekleşmesini, düşüncede kabul edilmesini
bile yukarıda sıraladığım bütün değerlere hakaret,
insanlığımızla alay edilmesinin kabulü ve despotizme boyun eğiş
sayarım…
***
Bu
satırları yazmakta olduğum Cuma günü akşamına kadar yönetici
kişilerden ve çevrelerden bu konuda henüz bir açıklama gelmedi,
ya da ben rastlamadım.
Umarım
gelmeyecektir, gelmesin…
Buna
karşılık, sözünü ettiğim partinin yöneticilerinin
açıklamalarını gördüm.
Ümit
Özdağ, İyi Partinin katılamayacağı bir seçim meşru olamaz
diyor. Benim de tam olarak düşündüğüm budur.
(Bu
parti benzer gerekçelerle Saadet, HDP ya da herhangi bir başkası
da olsa aynı şeyi düşünürdüm. Örneğin HDP’ye yapılanlar
zulümdür.)
İyi
Partinin Genel Başkanının ise Fethiye’deki bir halk buluşmasında
söylediklerinin özetini Yeni Çağ gazetesinin manşetinde gördüm.
Yasayla kendi keyiflerince oynayarak partisini seçime sokmamaya
kalkışabilecek olanları
şöyle
uyarıyor sayın Akşener: “Gök
kubbeyi başınıza
yıkarım!”)
***
Sayın
Meral Akşener, partiniz henüz kurulmadan sizinle ilgili yazdığım,
sayısız ve ölçüsüz eleştiri ve hakarete yol açan yazılarımdan
birinde en çok eleştiri alan cümle ise, solda bir arkadaşınız
olarak karşılaşacağınız bütün güçlüklerde yanınızda
olacağımdı…
Aynen
ve şimdi bu durumda daha da önemle, özellikle tekrar ederim:
Gözüpek
ve kararlı tutumunuzu alkışlıyor; despotların ve despotizmin
bütün oyunlarına, tehditlerine karşı, solda bir arkadaşınız
olarak yanınızda olmaya devam ediyorum…
Ölçü
dışına çıkmadığı için en çok öngörüsüzlük olarak kabul
edilebilecek eleştirilerin çok ötesinde, bana o sırada henüz
kurulmamış olan partinizin genel başkan yardımcılığını bile
yakıştıran, densiz, şuursuz, erdemsiz kişilerin kendileriyle
tutarlı olmaları için şimdi yapmaları gereken ise, herhalde
despotların ve despotizmin yanında saf tutmak olmalıdır.
Ataol
Behramoğlu/Cumartesi/210418
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.